Tutulma Şiiri - Esra Nizam

Esra Nizam
57

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Tutulma

Gece, omzuma eğildi;
“Sözün ateşi düşüyor” dedi.
“Dilin dikişi sökülüyor” dedi,.
“Susmanın pası ciğerine kadar işlemiş” dedi.
Ben de ona:
Hani o eski,kör kuyuların başında,
bir kova gölgenin ipini çözer gibi…
Lütfen dedim, naz yapma!
Bırak üstüme kararı!
Gecenin hükmü elbette karanlık.
Fakat sarsmaz beni.
Gökyüzünün paltosunun ceplerinde
taş taşıyan bir kederin
beni beklediğini biliyorum.

Ayın yüzüne vuran o loş perde,
benim içimde yıllardır gezinen bir ürperti.
Karanlık,
sesimi saklamak için
hemhal oldu ruhumla çoktan.
Rüzgâr,
alnımdaki fazlalığı dağıtmak için anlaştı tenimle.
Karanlık, iyi bir öğretmen.
Bana harflerin körlüğünü öğretti.
Notaların topallığını,
tenimin tedirginliğini.
Kim demiş;
şair gölgeyi sevmez.
ben gölgenin içini oyup bir kuyu yaptım.
İçinden aydınlık çekiyorum.

Bakışlarımın altında
başka yüzler birikmiş.
Hepsi kilitli,
hepsi bir anahtar bekliyor.
Kapılar, ardına kadar sessiz…
Kilitler tırnaklarını törpülüyor,
Anahtar sabırla
benim kapıyı açmamı bekliyor.
Ben açmıyorum, açamam.
Çünkü şehir,
içimdeki sokakları kıskandığı için
gürültü yapıyor.
Tramvay çanları,
aklımdan geçen mavi ihtimalleri
dağıtmak için çalıyor.

Yıllardır birikmiş cümleler
birbirinin sırtını tırmalıyor.
Üstü başı kire bulanmış hatıralar,
kapı eşiğinde azarlanan çocuklar gibi
içeri girmeye çekiniyor.
Çünkü sokağın ucunda duran
o mavi kamyon,
benden kaçıp giden günleri
taşımak için var.
Çünkü posta kutusuna düşen paslı zarf,
hiç gelmeyecek bir haberi
saklamak için yazıldı.
Çünkü saat, geceleri öksürüyor,
içimdeki dakikaları kırıp dökmemek için.

Ben, dilimi uzattığım yere
diken eken kaderle pazarlık ediyorum,
“bak,” diyorum, “beni dinle,
harflerin çivisini gevşet,
rüzgâr içeriden esiyor,” diyorum.
O ise inatla,
elimdeki bardağa gölge dolduruyor,
gölgeyi içiriyor.
Sen geliyorsun aklıma…
Ellerinin üstüne düşen çizikler,
“ben geçtim buralardan”
diyen kaderin imzaları gibi duruyordu.
Ben de kendi avuç içime eğildim,
çizgilerime üfledim.
Belki bir yol açılır diye,belki bir ırmak.
Çünkü ırmak,
kıyıyı ikna etmek için kıvrılır.

Sözüm uzuyor; bile isteye.
Cümlelerim, merdiven boşluğunda
yankı topu oynuyor.
Bir aşağı bir yukarı,nefes nefeseyiz.
Sen diyebilirsin ki,
Şair,
niye bu kadar dolaştırıyorsun gerçeği,
neden dümdüz demiyorsun,
“kırıldım,” de geç!
Diyemem.
Zira kırılmak,
cam suya özendiği için olur.
Su, göğe bakınca
kendi suretinden utandığı için dalgalanır.
Ben de,
aynaların bana benzemesinden
korktuğum için uzun konuşurum.
Geceyi dilim dilim soyup
altındaki sükûtu görmek için.

Son bir kere,
kendimi karşıma alıyorum;
“konuş,” diyorum, “bak!
Seni kimse duymasa da
içindeki çocuğu
susturman gerekmiyor,” diyorum;
O çocuk, dudak büküyor,
“ben büyümek istemedim,” diyor,
“büyümek, oyuncakların suça karışması,” diyor.
Ağlıyorum ,kafam karışıyor ama.
Mutfağa kalkıp kaynayan suya
bir soru bırakıyorum.
Fincanın dudağı titriyor.
Şeker, içimdeki acıyı uslandırmak için eriyor.
Buhar,mutfağın pencelerinde beni çoğaltıyor.
Ve biliyorum çoğalmak;
yalnızlığa kalabalık yapmak için bulunmuş bir teselli.

Ve nihayet,
şair tutulması dağılırken,
göğsümün kıyısına küçük bir liman çiziyorum.
limanın adını “es” koyuyorum.
Çünkü susuşun müziğe dönüşmesi için
ara gerek.
Çünkü nefes, cümlenin canı.
Şimdi, yavaşça,
bir pervanenin kandile inanışıyla
kelimeye yaklaşıyorum.
Yanacağımı bile bile;
aşk olsun bu yanışa,
şefkat olsun,
merhamet olsun.
Ve olur da sabah,
perdeyi kaldırırsa biri,
bilsin:
Gece uzundu.
Çünkü şiir,
kalmak için bahane arıyordu.
Buldu.

...

Şair kelimelere tutulandı,gece kendini ilham sandı.

20AğustosÇarşamba

ESRA NİZAM

Esra Nizam
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 23:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!