Suskunluğum büyür içimde
Volkan olur patlarım
Karlar yağar zirvelerime
Çığ olur düşerim
Ölüm gibi üşürüm
Nerde o eski aşklar
Eski sevgiler
Hani ben Leyla olsam
Mecnun çölde bir huriyle
Aşkımdan ölse de
Başka kollarda cennette
daha yolun yarısı dolmadan
sevgi arayışlarından yoruldum
yüreğimde binlerce çelişki
el ayak çektim akarsulardan
Tam uzatmışken elleri
boşlukta buluyoruz bedenleri
yitik gelincik türküsüyken kan tarlasında
gözlerimde umut yaralı kuşlar,
bir ağıt söylencesindeki kostak kızlara
gülsüz diken uzatma.
sessiz iklimlerin çoğalan tahammülleriyle
kulağına mahşer öyküleri fısıldayacağım,
Yalnızdı gülüşlerim
Umudum güneşti
Ölgün mum ışıkları gölgesinde
Üşüdüm
Penceremde ki gökyüzünde
ben eski ben değilim
artık yağmurlar nereye isterse
yağabilir.
dünyam eski dünya,
ihanetlerin gölgesinde.
Kapatsın yıldızlar ışıklarını
Yalnızlığımı sobeliyorum
Gölgeler bozmasın oyunumu
Adını aldığım ay ışığı
Seni unuttuğumu sanma
Sende bat
Doğanın bozulmuş dengesine kanıp
Bahar mı geldi sandın
Papatyalar açtımı
Eşeklik edecek
Kıpır kıpır
Sanki kanatlanıp uçacak
Geçtikçe zaman
Tükendikçe içten kahkahalar
Bir burukluk ellerimde
Hep boşluğu avuçluyorum
Sadece benim ol isterken
Ben yalnızlığıma sarılıyorum
(yapayalnız bir kuş ayrılığa ağlarsa ayrılık önemsenir... “Celil Oker”)
/yoğunluğuna yaşamak hayatı... bize karşı hiç cömert değilken bile... ve onun, asla cömert davranmayacağını da bile bile... kaldı ki biz, olabildiğince büyük hayallerimiz olmasına rağmen/ gül yerine onun dikeniyle bile mutlu olabildik hep... belki yalanlar söyledik kendimize... simülasyon mutluluklar ile kandırdık kendimizi şimdiye kadar... bu bir pollyanna tavrı değildi kesinlikle... derininde daha içerikli bir felsefesi vardı bu reflekssel tavrın esasında... rol değildi yaptığımız...
“bazen, kendim bile kendime kalabalık geliyorum” diyor ya şair... yani mutluluk için aslında üçüncü şahıslar sadece bir sebep/ yalnızca... hayat... kendimize bile tanımlayamadığımız, yaşanırlılıkların toplamı... belki de sadece bizden ibaret bir şey... belki de yaşama anlam katan tek şey bizim varlığımız yalnızca... her şeyi anlamlandıran... evet... tek mumluk hayat... (gibi...) sadece kendimizi bitirmek ve başkalarına ışık olmak için... ve kendi ışığımıza kör... bizim gibi insanlar kendileri için / kendi hayatlarını yaşalar daha çok sevinirlerdi büyük bir ihtimalle... mutsuzluğumuzun kaynağı kendimize ait bir hayatımızın olmaması aslında... başka acı dolu yaşamlara endekslenmiş bir hayat çünkü ceplerimizdeki... kan bağımızın dahi olmadığı ya da olduğu insanların tenceresini - açlığını - ölümünü - dirimini düşünebilmek... sanırım bizleri insansal kılan bu... insanlığın tanımı da bu; kendi hayatı olmayan mumlar! ../
sevgili Mehtam Yasin,
15 şiirini okudum.
tekrar okurum sanıyorum.
emek verilmiş, dil güzel kullanılmış.
anlatım güçlü, anlaşılır, mesaj dolu. amaçlı,
duyarlı ve duygulu.
öğreti ve sistem var.
mutsuzluk ve yakınmalar var. yalnızlık var.
sektörel bir yoğunlu ...
bu kıza dikkat. çok güzel şiirleri var. okursanız, tekrar okursanız beni anlşayacaksınız. ben onun şahsında geleceğin hatırı sayılır şairesini görüyorum.
saygılarımla:
rr.akdora