I
Şair Ağlamaz
Ayaklarına paslı prangalar çekilse;
Küskün ırmak gibi akar, yüreğini dağlamaz.
Menekşe yerine, yollarına kaktüsler dikilse;
Gül diye bağrına basar, şair ağlamaz.
Sevda pınarında sular kurusa;
İçecek bir tas suyu bile kalmasa;
Vefasızlık iksiri altın tasta sunulsa;
Şerbet diye zehri içer, şair ağlamaz.
Hoyrat dalgalar, kalbinin sahilini dövse;
Tufanlar kopsa, yıldırımlar düşse,
Hayal denizinde buz dağına çarpsa;
Batık gemi gibi yüzer, şair ağlamaz.
Uykusuz gecelere, eldesiz bir hüzün çökse;
Gecenin kirpiklerine ay katran dökse,
Kayan her yıldız, yürekten bir şeyler sökse;
Aynalarda gölge ağlar, şair ağlamaz…
II
Şair Ağlarsa;
Bil ki, sevda denkleminde final vaktidir.
Kılıç; yâr diye sarıldığı cellâdın son akdidir.
Züleyha’nın Yusuf’u kuyuya atma anı gelmiştir.
Zümrüdüanka hicret için kanatlarını germiştir.
Şair Ağlarsa;
Son prensesi de O’nun için ölmüştür.
Şakağına beyaz bir tel daha düşmüştür.
Seferden dönen süvariler gibi yorgundur.
Masal ülkesinde yitirmişse yâri, benzi solgundur.
Şair Ağlarsa;
Ansızın bir gece damarı kopmuştur.
Kurşun değil; bir vefasız O’nun kıyameti olmuştur.
Artık, bedenini közlerine sarmıştır.
Yüreği, kâinatı yakacak kadar yanmıştır.
Ve Şair Ağlarsa;
Bil ki, hâkim gibi kalemi bir kez daha kırmıştır.
Bir ceylan gözlüyü, istemeden mazi yapmıştır.
Ne “Telli Turnam” ne “Acem Kızı” merhem olamaz.
Şair ağlamaz, ağlarsa; şiir ağlar, kalem ağlar, yazamaz.
12.03.2009
Muhittin AlacaKayıt Tarihi : 12.3.2009 23:43:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

namık cem
TÜM YORUMLAR (8)