ne tatlıdır izmarit düşerken,
duman dolar o büyürken.
aptal kafiyeler gelir aklına,
küllükte yük artarken.
yırtıp at kafiyeleri,
içindekini haykır.
beyaz örtülü bir masa,
gümüş yemek takımları,
porselen tabaklar,
beyaz mendil,
kadehte kırmızı şarap
her şey ne kadar güzel...
dök kadehi masaya,
tabağı fırlat önünden gitsin.
elinle dokunma kaleme, gözlerinle görme, ekranı olmasın bilgisayarının
farkın olsun.
bir bebek ağlaması duysan düzelir misin?
uçuşmakta düşünceler, uçuşacak
bitmeyecek formlar, kurallar,
gözsüz göremeyecek uğraşmayan,
hem sonra kim uğraşır ki elle hissetmeye gözler varken.
bir bulmacada tüm harfleri belli mantıklı bir kelime bulmuşsun
bulmuşsun da anlamı istenilen anlam değil
değişemez artık
değişkenliklerin değişilmezi oldu heceleri çünkü.
dedemden tren istedim yılbaşında
kırmızı bir tren aldı,
ışığı, rayları, yağ koyunca dumanı, sesi, herşeyi tamam
benim trenim olamadı ama.
bir bebek ağlaması duymaktı dedemin özlemi, bebeği ağlatmak değildi
ne gördü beni ne dokundu,
ne de tren alabildi
ama 'bakmayacaksın dokunacaksın sadece! ' deseler
inanın sadece bu bile yeterdi ona.
izmaritlerin biriktiği küllükle, şarap kadehi onundur
içlerini ben dolduruyorum bugün
yarını kim bilir?
bulmacada çıkan kelime 'YALNIZ'
'soldan sağa altı harf, tekil'i soruyordu
tekil olmayıp da yalnız olan herkes bilir bu cevabın yanlışlığını
aldırmadım.
içimdekini haykırmadım
gerektiğinden fazla uğraşmadım hayatla,
değmez.
yalnızlık hakkında tek başıma yazarken
kabullendim anlam değişimini
kimse bilmeyecekti bu yenilgiyi
ben de bilmedim.
bulmaca devam etti,
aptal kafiyeler geldi aklıma
-kimseye söylemedim!
mendil yoktu
ağlamadım.
Kayıt Tarihi : 25.1.2006 11:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!