sabah uyandığında her şey simsiyahtı.bilinç altına yerleşmiş saçma olaylardan ibaret siyah bir rüyadan uyanmıştı çünkü.neden bu kadar yalnızdı? dışarıda masumiyetle karışık öfke yağıyordu.pencereyi açtı.yüzü artık su damlacıklarının hakimiyetindeydi.çocukluğunu hatırlatan pembe domuzcuklarının arasında simsiyah oturdu köşeye.saçları ıslanmıştı.pencerede birbirinin üzerine düşüp gittikçe büyüyen damlalar gibi olmak istiyordu.küçük kutularının içinde sakladığı kırmızı ojelerini sürmek,iyi hissetmek istiyordu.bembeyaz duvarları vardı onun.çünkü eğer boyarsa masumiyeti hırçın bir kaplana dönüşecekti.dışarısı sonbahardı.neden içinde karlar yağıyordu? sokak kenarlarında biriken ağaçlar gibi çatırdıyordu sanki.neden bu kadar çelimsizdi?
sokaklara dökülmüş insanların enerjileri nereden geliyodu? sanki yağmur güçlerine güç katıyordu.
kimsesizlikten üşümüş ayaklarını serbest bıraktı.çıplak ayakları ve kalbinin masum atışlarıyla dokundu soğuğa.içine hiç bir kötülük giremezdi.artık bir arkadaşı vardı.üşümüş ayaklarını kimsesiz yağmur damlalarıyla birleştirip canının istediği yere gitti.özgürdü.
kaybedecek neyi vardı?
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta