Merhaba,
ya da hangi an’san, ona göre:
Geldin mi?
Gidiyor musun?
Yoksa hâlâ duruyor musun?
Bu mektubu yazmaya başladığımda saat durmuştu. Tam olarak kaçta olduğunu bilmiyorum ama bozulduğu anda her şeyin bir parça sustuğunu hissettim. Sanki zaman, kolundaki saatten sıkılmış gibi çıkartmış ve bir kenara bırakmıştı. İşte o kenarda şimdi ben varım.
Biliyor musun, bazı anlar saatle ölçülmüyor. Zamanın ilerleyip ilerlemediğini, dışarıdaki gölgenin uzayıp uzamadığından anlamaya çalışıyorum. Ama kararsız bir gri var camda. Ne sabah, ne akşam. Ne geçmiş, ne gelecek. Sadece bir "şimdi" var, içinde ne kadar kaldığımı bilmediğim.
Ben bu mektubu sana yazıyorum ama sen kimsin bilmiyorum.
Belki “yarınsın”.
Belki hiç yaşanmamış bir “dün”sün.
Belki sadece bekleyip gelmeyen bir “an”sın.
Ama neysen, seni özledim.
Bazen bir şeyler hatırlamak istemiyorum.
Bazen hiçbir şey unutmamak için dua ediyorum.
İşte bu çelişkinin tam ortasında yazıyorum sana.
Çünkü zaman, bana hep hem çok şey verdi hem de her şeyi aldı.
Ve hâlâ hangisini daha fazla yaptığına karar veremedim.
Kimi anılar hep aynı saatte yankılanıyor içimde.
Bir kahkaha, bir nefes, bir bakış.
Ama en çok da "bekleyiş" yerleşiyor boğazıma.
Beklemek, zamanın en sessiz suçu belki.
Sen de bekledin mi hiç?
Zamanın geçmesini değil, içinden geçen şeylerin sana yetişmesini bekledin mi?
Ben hâlâ bekliyorum.
Ama neyi beklediğimi unuttum.
Sadece beklemeyi hatırlıyorum.
Zamanı bile unuttum ama beklemek kalmış bende.
Biliyor musun, zaman bazen bir sandalyede oturur.
Sadece seni izler.
Bazen de bir gölge olur, fark etmeden yanında yürür.
Ama çoğu zaman, arkana bile bakmadan geçer gider.
Ve sen sadece rüzgârda uçuşan bir sayfa gibi, ardından bakakalırsın.
İşte o sayfada şimdi bu mektup var.
Ben zamanı affettim.
Evet, belki geç geldi, belki hiç gelmedi ama bana seni getirdi.
Kim olduğunu bilmediğim, ama her satırda sana dönüştüğüm birini.
Adını bilmiyorum, zamanını da... ama içimde yerin var.
Ve bazen insan, birine yer verince zamanın da bir anlamı kalmaz.
Bu mektup belki sana hiç ulaşmayacak.
Belki bu satırlar sadece bir köşede solup gidecek.
Ama ben yazdım.
Çünkü bazen zamanın kendisine bile anlatmak gerekir.
"Ben burada bekledim" demek gerekir.
"Geçtin mi bilmiyorum ama ben buradaydım" diyebilmek gerekir.
Şimdi, saat yine sessiz.
Yelkovan kımıldamıyor.
Ama kalemim hâlâ yazıyor.
Belki zaman bozuldu ama hisler hâlâ akıyor.
Bu sefer bir virgül değil...
Ne bir nokta…
Sadece bir boşluk bırakıyorum yine.
Çünkü zaman, bazen sadece orada durmak ister.
– Adı hâlâ eksik biri
Ama belki artık sadece bir an.
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 12:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bilinmeyen bir kişi için rüzgâra emanet edilmiş, geçmişin yükünü taşıyan sayfalar...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!