Merhaba bu yazıyı okuyan kişi,
Eğer sen bu yazıyı okuyorsan bil ki rüzgâr hayırsızın tekiymiş. Ben bu sayfaya çok şey yazıp yük bindirmedim, ki ağır olmasın, rahatlıkla taşıyabilsin istemiş ve ona emanet ettimiştim. Şimdi sen bu yazıyı okurken görürsün, bir yerden sonra bırakıyor, devam etmiyorum yazmaya. Böyle parça parça ve eksik şeyler var. Beni anlamanı umuyorum, çünkü rüzgâr hayırsız olsa da bilgedir. Neyi nereye bırakacağını iyi bilir.
Sen bu yazıyı okurken kim bilir ne yapıyorumdur şimdi. Belki kırık bir tabure üstünde çekirdek çitliyorum ya da kedinin biri ile sapanla kuş kovalıyoruzdur. Belki de ben artık yokumdur. Yanımda bir takvim olmadığı için bugünün tarihi hakkında bir bilgim yok. Ama hava şu an burun akıtacak kadar soğuk, kedi üşüyor, çekirdekler nemlenmiş, karanlık da çökmek üzere ve hiçbir kuş göç ettiği yerden geri dönmedi daha. Rüzgâr, sırf gürültü olsun diye cama çarpıyor. Uğultusu yüzünden kalemin sesini duymuyorum. Hoş, o kadar uzun zaman olduki kalemi elime almayalı sesini de hatırlamıyorum. Ellerim de titriyor ama oğuktan değil. Hatta kedinin aksine ben üşümüyorum bile. Belki sen bu yazıyı okuyorken güneş kavuruyor olacak her yeri. Ona benden selam söyle ve halâ küs olduğumu ilet lütfen. Gerçi uzun zaman oldu, belki hatırlamaz beni. Yaşlı da zaten... sen iyisimi söyleme küs olduğumu, çoktan affettim. Neden küs olduğumu sorma... kendisi de burada yok, dedikodu olmasın. Hem sana yük olmasın bunlar. Bir de sana ne benim küskünlüklerimden. Bu yazıyı bile sana emrivaki okutuyorum. Belki rüzgârla işbirliği yaptığımı da düşünebilirsin. Yok yok merak etme biz rüzgârla pek anlaşamayız. Kızma ama belki de milyonlarca sayfa yazmışımdır bunun gibi... Yalnız sen şanslısın... Şanslısın çünkü bu itirafı bir tek sana yapıyorum. Zaten farkındaysan 'gibi' dedim, 'aynı' demedim. Hem o sayfaların hepsini yaktım, ben bile okumadım. Hıh... Sence de garip bir şey değil mi; kim olduğunu bilmediğin birinin yazdıklarını okumak. Yani tamam... hikaye, roman falan okumuşsundur tabii ama onların yazarı belli, konusu belli. Neyse elim yoruldu ve daha çok titremeye başladı. Belki de yaşlanıyorumdur.
Şimdi sen bu yazıyı okuyorken muhtemelen ben çoktan gitmiş olacağım. Nereye diye sorma çünkü ben de bilmiyorum. Gerçi ben bir yere gidemeyecek kadar acizim, belki de gitmemişimdir. Yok, yok... etrafına bakma bu yazdıklarımın yakınında olmayacak kadar uzağımdır kendime. Elim gerçekten yoruldu. Bir de silikleşen kelimelerden farkettiysen kalem bitmek üzere. Eğer bir daha aynı rüzgâra denk gelirsen etrafına iyi bak; bu sayfadan sonra bir sayfa daha savuacağım onun yüzüne. Hahaha ister misin bu sayfadan önce o ulaşsın eline.
Rüzgârın taşıdıkları arasından umarım beni görür, hatırlarsın...ama... Ama nasıl olacak?
Sahi ya ben sana adımı söylemedim... Benim ad...
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 11:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bilinmeyen bir kişi için, rüzgâra emanet edilmiş geçmişin yükünü taşıyan sayfalar...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!