yemediklerimin ağırlığını hissediyorum
inanma ama gücüm yok
toparlamaya iyileştirmeye...
bu akış iyi
bu dağınıklık iyi
kimse tanımaz
Bazen haksızlık ediyorum, birçok şeye, birkaç kişiye
Sonra sonrası gelmiyor.. öylece kalıyorum.
Sağlam kafayı yedim diyen Ahmet abinin gerçekten deli olmasının ciddiyetsizliği var üstümde
Herkes çok düzde bir ben mi yamuğum, diye düşünüyorum,
Nasıl anlamsız şimdi, herkes, her şey,
Benim alıp veremediğim var bu"her şey'e"karşı
Öldüğünü düşündüğüm abla geçiyor
Seni düşünmüş olsaydım, sende geçer mıydın?
Bir sürü boş sandalye var,
Ama ben merdivenlerde oturmayı seviyorum.
Kırıyorum bacaklarımı elimi çenemin altına yerleştiriyorum
Burnunu karıştıran Abla geçiyor bu sefer,
Herkes bir yerlerde,
bize beklemek mi düşüyor,
yoksa olduğumuz yerin boşluğunu kabul etmek mi?
beklemek biraz hafif biraz ağır
biraz gelecek biraz geçmiş
o tozlanmış havanın içindeki yırtık kuş..
Size Füsundan bahsetmedim.
Dalgın saçlarıyla, eğri omuzuyla yabancıdır o..
Diz altında ekose desenli etek giymeyi sanat bilir.
Donuktur, yavaş konuşur, gülümsemeyi nimet bilir.
İnsanlara iyi niyetle ama alçalmadan, güvenle yaklaşırdı.
Dondurma yerken ağlardı Füsun
Yalnızlık değil bu
Uyumsuzluk.
Gırtlağına kadar yorgunlukla boğuşan adamın yüz üstü terkedilişi değil,bu ağrı, görmeyen insanoğlunun anlamadığı ulaşılmazlık...
Sokak sokak gezmeye benzer her bir kayıp.
Her gün yaşadığımız şey ne?
İntihar diye bağırdı ayağında son model altı delikli erif.
İki yakamızdan tutulan ne?
Kafamı nereye çevirsem, yokoluşun azameti.
İçimde biriken bir ayrılışın acısı var çözemiyorum, bu belkide Anne karnından ilk ayrılışın esirikliyi.
İnsanı hırpalayan her şeyin ayakta tuttuğunu, ve aslında doğuşun tohumu olduğunu şimdiler de anlıyorum.
Ama umutsuzum..
Yaşam ve ölüm arasındaki o hallatın üstünde bir o yana bir bu yana gelip gidiyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!