Yıkılmış imparatorluğumun barut tüten molozlarından
sesleniyorum sana, Roza;
Zerdüş sarısı gömleğimde kan pıhtısı
ve dudağım' tuzunda
şarabaçalar tütün;
tükürsem kendimden parça düşüyor,
Döşümde dört bin yıllık millenium aynası parıltısı
ve ısıltısı Ahriman'dan kalma
cihangir rüzgârın höllüğünde yürürken
görür gözbebeğim kafatasıma mıhla kazılı hayatın tılsımını:
"Ey Khoda, to men hesti”
Ruhumun suikastinde gördüm katili,
Bir sigara içti
Ve toplayıp saçını, gitti.
Etim erir yüzümün kemiğinden: uyanırım.
Yağmurlu bir akşamın dokuzunda ışığı yanar eski patrikhanenin
Ah Isabel! Sevgilim;
Kibrit çakıyorum karanlığa karanlıkta.
Kırmızı kaç kilogramdı? / dokuz kilogram ne renkti?
Ben iyi bir insanım!
Pencerem,
martıölüsü beyazının çürüğüydü biraz,
biraz da ölgün bir tuncun rengi.
Kentin bacalarından tüten karbondioksit tütsüler,
pervazdan kırk dokuzluk
bir kartpostali anımsatırken,
Lügatım, āşk’ın sûresini kaybetmiş mukaddes kitabeleri okumaya yetmiyordu;
çünkü,
pişmiş toprakta yazılıydı benim insanî hakikatim;
evet,
toprağın tunç rahminde döllendik yağmurun dölüyle
kımıladuran tohumlara evrildik biz
Günlerden beri tıraşsız kirli sakalımın pası dökülmekte olduğu şu vakitler;
kirasını ödeyemeyen kâtib misalîyim,
şakaklarım;
nazi namlusundaymışçasına ağrımakta
ki bir garib mütefekkir hâldeyim,
ne Orwell'ın 84'ünü bitirebildim,
Siyahı yetmiş sekiz bin kilogram karanlık geceden yazıyorum; damarlarımda eritemediğim cıva ve nasırlı ellerim.
Yüzüncü yaşımda doğduğumda pasrengiydi yüzü göğün: yağmurlu akşamüstü.
Vatikan'da bir çan çalar
Birini öldüreceğim
Manşetlerde soluğumun soluğunu duymalısın
Geleceğim
Teşekkürler sevgili dostum.
Yeni şiirleri 4 gözle bekliyorum sevgili dostum