Bu altıncı mektubum
Evvelki beşi bir yerdeyse
Bu gelenin ucunu
Ellerinle yakıver
Lakin beşinden ayrı sakla
Ki bundaki ateş
Bir ıslık yeter tutuşturmaya bulutları
Okul çağlarımdan kalma bir ıslık
Yangın yerine döner göğün altına serili şehirler
Kalbim usulca anılarıma nüfuz eder
Parkama gömülü yürüdüğüm yağmurlu yollar
Gölgesine gece vakti adımlarımın değdiği sokak lambaları
Langa Palas
İstanbul’un denize yaslı son kıyısında
Bir kum saati
Ezberinde saklı anı zerrelerini bir bir
Kalbine doğru yutkunmaktadır
Başlarını kuma gömmüş gemi karartıları
Birbirine kör, laciverte kör, zamana kör
Ve böğürlerine saplı kazıklarla inleyip durur
Sabah alacakaranlığında,
Bildik bir gizi sakınmaktır Sarayburnu’nda bu hal
Zamanın bu saatinde dünyanın öz kıyısında,
-Attila İlhan’ın affına ve anısına sığınarak…-
Ne zaman o bulvardan geçsem
Ve hele yağmur altında
Bu kalp bunu kaldırmaz demiştim
Pabuçlarım birbirine yabancı adımlarla
Tepeden tırnağa her yanımı ileri itelerken
Hazin bir döngüye kaysın diye ruh ifadem
Birbirinin peşi sıra batıl gölgeler süzülmüştü aramıza
-Büyümek gözlerin kanlanması mıdır sadece?
Ellerin rahmete doğrulmaz mı ömrüm, son gecede?
Bu ışık sağanağıyla boyası akmış caddelerin hüznünü görmek
Şehrin yasına şahit olmaktır bilirsin sen
Büyüdükçe zaman kaçınılmaz mesafeler girer araya
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!