Sen bir âmâ hayranlığıyla seyrederken İstanbul’u
Ben çok şeyler feda ettim bu aşkın mesabesinde
Sen nice kalemler kırarken vicdan mahkemende
Ben her sabah seni seyrettim ihanet portresinde
Yoktun,
Bir sabah uyanacağım, umarım bu sabah
İçimde tatlı bir kıpırtı ve heyacanla
Penceremi açınca sen dolacaksın içime
Gözlerin düşecek ilk güneşle yeryüzüne..
Bir sabah uyanacağım, umarım bu sabah!
İstanbul'da sokaklar arasında
Veya bir cadde ortasında
Dahası Adaların karşısında
Bir sahil kenarında
Belki de Süleymaniye'de
Galata'nın seyranında
Üstelik diri bir cenazeyim mısralarımda
Hangi yöne dönsem çıkmaz sokaklar
Efsunumda bir şehir titrer bir nefes alsam
Bir şehir and içer kanım sıra
Oysa çok peymanım vardı biteviye yalnızlıklarımda
Oysa Asya bakışlıydın sen
Bütün aykırı duruşlarına inat
Kelimelerinde gizlediğin sırları
Not düştüm seyir defterime
Ve adını sır tuttum öteler ötesine
Saat sensizliğin bilmem kaçı
Ben akrep, yelkovan ârâfında hâlâ tutsak
Bir yakamoz dans ediyor, ben seyrediyorum
Bak hâlâ yokluğunda sevmeyi öğreniyorum
Ve hâlâ beceremiyorum..
Bir düş giriyor ansızın uykusuzluğumun arasına.
Bütün yalnızlıklarım birden yapayalnız kalıyor.
Şehir düşkünü vurgunluğuma kan damlıyor.
Ve birden bire İstanbul senli bir şiir kokuyor
Issız bir şilep demir atıyor yakamozun ortasına.
Ve dolunay!
Sürgün şehrin suskun hengamesine sessiz şahit..
Varolmayı, yok olası hatıralarla yad edememekten şikayetçi.
Tarihin suskun surlarına insafsız giren bir mızrak kadar acılı
Ve kaçıncı nedamet sancısı?
Oysa bilmek değil miydi aslolan?
Yılgın bir tutsaklık düşer yokluğunda bu kente
Ay düşesi karanlıklar zindan akşamında kalır
Anoforunda boğazlanır bank üzeri çocuklar
Nice bebekler sahile vurur özgürlüğün kıyılarında
Sen gidersin
Şehrin bütün kedileri yalnızlık buhranında..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!