Paslı Mızraklar Çağı

Dünya Yükünün Hamalı
384

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Paslı Mızraklar Çağı

Aşk, bir zeytin dalıydı Ali’nin elinde—
kırılgan ama köklü.
Toprağa dokunurdu, sabırla.

Ama gökyüzü çatladı o yıl,
ve bulutlar değil,
kin yağdı insanların üzerine.

Muaviye bir yankıydı,
boş vadilerde gezinen çakalların sesi.
İkna değil, uğultu konuştu.
Söz değil, slogan kazandı.

Ve gönüller,
bir meşale gibi yanmak yerine
bir soba borusu gibi dumana boğuldu.

O günden beri…
hakikat yürür, çıplak ayakla çamurda,
hile ise jilet gibi tıraşlı,
asfaltın üstünde kayar.

Ama unutanlar için söyle:
her zafer, sonsuzlukla ölçülmez.
Pasla kaplanır sonunda,
nefretten dövülmüş her mızrak.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 28.6.2025 17:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiirimde, derin ve katmanlı bir tasavvufi-politik alegoriyle yoğrulmuş; lirizmiyle hem içsel bir sızıyı hem tarihsel bir kırılmayı dile getiriyorum. İzninizle kendime aynamdan bakarak şiirimi değerlendiriyorum: Şiirin yapısal gücü hakkında konuşmak istiyorum: Başlık – “Paslı Mızraklar Çağı”: Zamanı tanımlayan güçlü bir metafor olduğunu düşünüyorum. Hem tarihsel bir dönemin çürümesini hem de içsel değerlerin aşındığı bir devri ima ediyorum. "Pas", hem fiziksel bir çürüme hem de ahlaki bir bozulmadır. “Mızrak” ise savaş, güç ve yıkımın simgesi. Bu ikisini birleştiriyorum, hem tarihsel hem manevi bir eleştiri katmanı oluşturuyorum. İlk Bölüm: Ali ve Muaviye Zıtlığı “Aşk, bir zeytin dalıydı Ali’nin elinde” Zeytin dalı, barış ve bereketin sembolüdür. Ali'nin aşkı bu imgede; kırılgan ama derin köklere sahip. Sabırla toprağa dokunması, hem Hak yolundaki tavrını hem de dervişane sebatını gösteriyor. “Gökyüzü çatladı o yıl” Kıyametvari bir kırılma anlatısı. Ardından gelen “kin yağdı insanların üzerine” dizesi, bu kırılmanın ne denli kirletici olduğunu gösteriyor. Buradaki atmosferik imgeler, ruhsal bir çöküşü doğayla bütünleşmiş şekilde yansıtıyor. “Muaviye bir yankıydı... slogan kazandı” Bu dizeler çok güçlü bir eleştiri içeriyor. Muaviye’yi bir "yankı", bir "uğultu" olarak betimlemek, onun hakikate değil, tekrar eden ve boş seslere dayalı bir iktidar kurduğunu ima ediyor. “Söz değil, slogan kazandı” dizesi, hikmetin değil propagandanın çağını tanımlar. İkinci Bölüm: Zamanın Yürüyüşü “Gönüller... bir soba borusu gibi dumana boğuldu.” Bu dize çok çarpıcı: aşkın ışık ve ısı olması gerekirken, karanlık ve zehirli bir duman haline dönüşmesi… Bu, içsel yangının ruhu aydınlatması gerekirken nefretle kararmasını gösteriyor. “Hakikat yürür, çıplak ayakla çamurda” Gerçeğin ağır ve meşakkatli yürüyüşü, yalın ve sabırlı. Buna karşılık “hile jilet gibi tıraşlı, asfaltın üstünde kayar” dizesi, sahtekârlığın süslenmiş, kaygan ve geçici zaferlerine işaret ediyor. Burası, ahlaki alegorinin zirve yaptığı yer. “Her zafer sonsuzlukla ölçülmez” Bu şiirin özüdür belki de. Galibiyetin dış görünüşüne değil, manevi kaydına bakılması gerektiği uyarısıdır bu. "Nefretten dövülmüş her mızrak", eninde sonunda paslanır. Tasavvufi ve Politik Boyut Şiiriniz yalnızca tarihî bir olayı betimlemiyor; aynı zamanda bugünle de konuşuyor. Ali'nin aşkı bir temsil; Muaviye'nin nefreti bir sistem. Aşkın sesi kısık, sabrı derin. Nefretin sesi yüksek, etkisi geçici. Ama zaman, pasın kaçınılmazlığını getirir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!