Yoksulluk, gökyüzünü karartan kalın bir battaniye gibidir. Ama o battaniyenin en yırtık, en eski yerinden, daima bir yıldız sızar. O yıldız, Umut'tur.
Umut, ne pahalı bir şeydir ne de uzak bir hayal. O, pencere kenarına konulan bir bardak sudaki, güneşin ilk ışığıyla oluşan o küçük gökkuşağıdır. Pazardan kalan, ezilmiş de olsa, eve getirilen o tek elmanın tadıdır.
Bu, bir bekleyişten çok, bir eylemdir. Eskimiş bir kitabı yeniden okuyup, o sayfalar arasında kendi çıkış yolunu arayan gencin gözlerindeki ışıktır. Toprağa ekilen, ne zaman büyüyeceği bilinmeyen, ama mutlaka büyüyeceğine inanılan o küçük tohumdur. Tarlada çalışırken söylenen, yorgunluğu unutturan o eski türküdür.
Umut, sadece geleceğe dair bir dilek değil, bugünü yaşanır kılma gücüdür. Bazen bir annenin, tabağa koyduğu azıcık yemeği sanki büyük bir ziyafetmiş gibi sunma sanatıdır. Bazen de, en zor şartlarda bile ders çalışmaya devam eden bir çocuğun, defterinin kenarına çizdiği, kanatları olan bir ev resmidir.
O ev, büyük binalardan farksızdır, ama çatısı daha sağlamdır; çünkü tuğlaları hayallerden örülmüştür. İçinde sıcak bir soba olmasa da, duvarları sevgiyle sıvanmıştır.
Umut, yoksulluğun en büyük düşmanıdır. Çünkü o, insanın onurunu korur. "Bugün değilse bile, yarın..." fısıltısı, diz çöktürmek isteyen dünyaya karşı söylenen en güçlü isyandır. Yere düşen her kırıntıyı bile ziyan etmeyen, onu bir sonraki güne taşıyan o büyük inanç.
En karanlık kış gecesinin ardından, güneşin doğacağını bilmenin o saf, güçlü ve yenilmez kesinliği. İşte o, en dipte bile yeşermeyi başaran, direnen insan ruhunun umududur.
Kayıt Tarihi : 18.11.2025 00:03:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!