Canım sıkılıyor Concorde Alanında,
Dikilitaş’ın yanında, yurdundan sürgün;
Kar, kırağı, yağmur altında,
Umarsız, paslanmış, üzgün.
Güneşli güzel günlerde
Benim ihtiyar Kleopatra’m kızarır;
Gök, güneş, kardeş özlemiyle
Onu bir yurtsamadır alır.
Bir zamanlar hüzünlü devlerin önünde
Luxor’un kapılarını bekleyen,
Dimdik ayaktaydım kardeşimle birlikte
Kardeşim, o da benim gibi kırmızı mermerden.
Uzandıkça gök mavisine
Tepemdeki küçük piramit, lâl kırmızı,
Uzanırdı gölgem de kumların üzerinde
Resmederek Güneş’in adımlarını.
Bir gün Ramses’in ardıllarından biri
Benim görkemli ailemi biçip dağıttı
İşte bu oyuncaktır bugün Paris’in elindeki
Bir ölümsüzlük andacı.
Luxor’un granit nöbetçileri,
Dikiliyor yanlış tapınaklara;
Sonsuzluğun bekçileri,
Kilisede, meclis salonunda.
Tanık yaptılar beni onaltıncı Louis’nin idamına
Yok edişin simgesi gibi;
Kurban ettiler zamana
Beş bin yıllık tarihi.
Başım serçelerin hacet yeri;
Konup kalkıyorlar keyiflerince.
Ya kuzu kartalına, kızıl leyleğe ne demeli;
İmreniyorum onların parlak tüylerine.
Sen Nehri lağım kokuyor,
Irmak değil çamur deryası;
Taşınca ayaklarım balçık içinde kalıyor;
Oysa ayaklarımı öperdi Nil, suların babası.
Hasırotundan ve lotustan taçlı,
Beyaz sakallı bir devdir Nil Nehri,
Timsahlar, sazan balıkları
Dökülür üzerlerine ölü külleri.
(…)
Uğuldamaya başladı yer altı;
Kuluçkaya yatıyor atmacalar Amon tapınağında.
Ağlıyorum sana ey yaşlı Mısırlı,
Granitten gözyaşlarımla.
Theophile GautierKayıt Tarihi : 24.7.2018 16:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!