Her zamanki gibi,
senin dediğin kapıya çıkıyor yolum.
Dayanmak için,
direnmek için,
geleceğim için,
var olmak için,
Renkler yetmiyor,
Kelimeler yetmiyor,
Ama yine de boyuyor,
Yine de yazıyorum.
Karanlık çağ yazarları gibi, gizli dehlizlerde,
ama ancak gün ışığı saatlerde yazıyor,
denize atıyorum.
Deniz sensin...
Gökyüzü de.
Bulut da sensin.
Bahçedeki kelebek de.
Gülümseyen çocuklar sensin.
Küçük kızların kıvrım kıvrım saçları.
Denizde kızıyla oynayan
baba sensin.
Bodrum'da oturduğum iskeleden seyrettiğim
karşı kıyı...
"Biraz güneşe çık, hala bembeyazsın," dediğin
ve o günden bugüne değişen rengini göremediğin tenimi
okşayan rüzgar.
Ve Üsküdar vapurunda attığımız ekmekleri kapmak
için yüzeye fırlayan balıklar...
Martılar...
Doğan güneş sensin.
Geçen zaman.
Akşam olurken çöken hüzün de sensin.
Geceleri seyrettiğim,
ve içlerinden biri kaysa da
dilek tutsam dediğim yıldızlar...
En sevdiğim mevsimde geldin sen…
Baharda, benim mevsimimde.
Yazla birlikte gittin.
Kelebeklerle birlikte.
Yerine ateş böcekleri kaldı;
ışık saçmak için önce
kendilerini yakan ateş böcekleri.
Korkarım artık bir ateş
böceğine dönüştün sen de.
Işığını hâlâ gördüğüm,
ama yanıp sönerken ne demek istediğini anlayamadığım.
Bu arada,
Hâlâ başucu çekmecende benim pijamam,
yatağının altında benim sabahlığım,
banyo dolabında benim
parfümümle yaşıyor
ve beni özlemiyor olabilir misin?
Bilmiyorum.
Sanmıyorum.
Yolların ayrıldığı noktada duruyorum hâlâ.
Seni geri
istemek değil bu,
özlemek!
Kaybettiği sevgiliyi toprağa
verip, başucundan bir türlü gidememek.
"Orada üşüyor mudur?
Acıkır mı, susar mı?"
sorularıyla,
mezarı geceye,
geceyi mezara
emanet edememek.
Canım acıyor ve yarama üfleyecek kimsem yok.
Sen yoksun.
Kimse yok.
Yok...
Kayıt Tarihi : 15.7.2025 16:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!