Sizin gelmediğiniz akşam üstleri
Nihavend dokurdum gergefim yoktu
Adını bilmediğim patikalarda
Yapracık burunlu meneviş gözlü
İplikten adamlar kesti yolumu
Şafaklar yunmamış arınmamıştı daha
Aldı Sazı Veysel'in
“Sen petek misâli Veysel de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma…”
Aşık Veysel
-İsmail Çınar’a-
Üç öğünlük ömür ne,inandık ki,çabamız
Irmakları aşmaktır,bizi beklersin deniz! ...
Seferimiz yâr üzre,duysun ağyâr da gelsin
Ay Hanım’a sevdalı Asım’ın neslindeniz…
Ne çimen artığı gözlerin vardı
Ne rüzgar delisi lepiska saçlar
Parmakların ince miydi, bakmadım
Ürkek ürkek konuşurduk o kadar
Dağların ufkunda uçtuk
Birazdan
Biliriz ki ilk yazdan
Yeşeren gök sürgünün döl döktüğü kirazdan
Kar yağacak dört iklimin döşüne
İki bahar üşüyecek bir de yaz
Sana Erciyes’den kar getirsem tutam tutam
İçtiğin suların soğukluğuna
Nevşehir’den şarap İstanbul’dan yâr
Bursa yeşilliklerinden çalınmış he mi
Gözlerindeki bahar
Masallar arasından süzülüp aldığım
Gençliğimi masallarda kaybettim
Bu masada, şu masa da veya öteki
Elimde hüzün kaldı
Bıçakladım geceleri nice on yıldır
Gözlerin benimle büyür
Dört dost omuza yükler taşır giderim
Acıların dindiği suskun selviliklere
Patlayacak sanmışım bit Temmuz öğlesinde
Kasımlarda çok çalmış bir zilden arta-kalan
-Kuş Köprü'den geçerken-
Dün akşam köprüden geçerken gördüm.
Çok çakır gözlüydü ve dal gibiydi.
Onu gençliğimin ipiyle ördüm.
Tezgâhtan inmemiş son şal gibiydi.
Ben Ardahan'ı görmedim
Üveyik kuşunun sekişini de
İkisi bir anılanda
Gönlüm kanat kanat tüyleniverir
Uçası kuş olurum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!