Güneşi sıvasam mı bilmem
Kör edici aydınlığından yoruldum.
Bıktım!
Bir ağacın gölgesinden
Medet ummaktan
Ağaca ve dallarına
Dün gece, kelimelerin sessizlikle yarıştığı bir rüyaya düştüm.
Oradaydı.
Bir koltuğa değil,
bir düşünceye yaslanmış gibi.
Sözleri, zihninden akan bir şelale sanki
Ben sadece dinlemiyordum
Bir rüyadan mı uyandım,
Yoksa bir rüyaya mı?
Ufuktan doğan her gün,
Bilinmezler yumağı
Her geçen gece
Sanma ki iki hece
Hayat anlamını kaybederdi sen yokken,
Kalbim, sokak lambalarına benzer,
Bazen yanar, bazen söner,
Çoğu zaman ışık vermezdi.
Sen yokken kar yüzüme soğuk değerdi.
Sıcak odaya girerken buğulanan gözlüğüm,
Bir sanadır sözüm bir de söze
Tüm güçlere inat sözün gücüne.
Söz sana çocuk
Sözden gayrı güç
Kelimeden gayrı silah kuşanmayacağım
Her ne kadar yorgun ve eskimiş olsa da silahım
Sessizliğim haykırıyor kulaklarınıza
Sesim anlatamazdı zulümlerini
Anne kucağında yiterken yavrular
İçimde kanayan koca bir yara
Yaram yaranızdır bilin siz diye
Yaramı sizlere açtım da geldim.
Taştan örülmüş bir zamana yaslandık
bizden önce kimlerle konuşmuştur duvarlar
Kıyısında köşesinde solgun çiçek demetleri
sanki memleketin kalbini tutmuş da bırakmıyor.
Bakmayın ardımızdaki kapının dilsiz olduğuna
çok şey anlatır elbet
Güneşin aydınlığına değerken gözlerim
Dünya göstermeye başlar rengini
Işığın sancısı sararken beni.
Uykuya susamış uyanıklığa yakın
İç dünyama yolculuğum ererken sona
Benliğim yeniden açar kendini.
Geldi hazan mevsimi
Dökerken yapraklarını ağaçlar
Ben yapraklarını dökmeyen bir ağacım
Yemyeşil dururum hazana inat
Sarsılmaz ruhlara dayanak
Kutlu mefkûreye uzanan yolum
Bazen bir ses,
bazen yüzümü okşayan bir rüzgar
Alır götürür ruhumu çocukluğumdaki sokaklara
Anılar yalnızca geçmişten mi ibaret?
Yoksa bugüne seslenen bir münâdi mi?
Bazı hayallerim var benim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!