Kan damlar mumlara kandiller kızıl,
Ateş saçar güller bülbüller kızıl,
Kalbe aşk ateşi düştü düşeli;
Kan ağlar gözlerim mendiller kızıl!
Boyandı kainat kızıl nurlara,
Taş zemini yosun tutmuş zindanlarda,
Küflenir ışıklar köhne şamdanlarda,
Etten duvarlar; kemikten parmaklıklar...
Hapseder ruhumu bazı zamanlarda.
Gözlerin sihr-i helâldir bunu sâhir çekemez
Hamdülillâh kulun oldum müteşâ’ir çekemez
Öyle bir hamd ü senâ etti ki gönlüm gamına
Elif, Lâm, Mim..
Ağır bir ilhamla eziliyor yüreğim.
Elif, Lâââm, Mim...
Sözleri parçalıyor dile getiremediklerim!
Kainatın kaderi çözülüveriyor gözlerimin önünde.
UCUBE
Arşın ötesinden baktım dünyaya,
Ben 'yalan' diyorum, 'gerçek' diyorlar!
Eli kitap tutan başlar nevâya,
Bu 'şeytan' diyorum, 'melek' diyorlar!
Biri, sol yanından delecek kefenini;
Diğeri, yalayacak soğuk ellerini.
Çok çalışacaksın kurtulabilmek için,
Zalim bir kırkayak oyarken gözlerini.
Bir kafes bülbül arıyor dallarda,
Bülbül gül derdiyle öter yollarda,
Yollar izini kaybetmiş yıllarda;
Bülbülüm, yollarım, yıllarım nerde?
Göklerde yığıldıkça bulutlar bini aşkın,
Bir başka garîb etti bu akşam beni aşkın.
Ruhum da paramparça sürüklendi semâda,
Mehtâp sular üstünde durunca serenâda...
Unuttum cefan ile inlettiğin günleri...
Hatırımda hep bir gül bahçesinde,
Binlerce çiçek içerisinde,
Ruhumu teskin eden sesinle,
Şarkımızı söylerken varsın...
Benim yüzüm gülmez, gözüm ağlamaz;
Ne biçim şairim Allah aşkına!
Yâr yüzüme gülmez, gönlüm dağlamaz;
Ne biçim bir aşk bu Allah aşkına!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!