Açtım yolları.
Ne varsa engel, çektim kenara.
Dümdüz ettim.
Mutlu gidişlere.
Hepsinden vazgeçip kokuların,
Turunçları ezdim, sarı yeşil.
İçeceğiz,aşka inandığımız için..
O sulardan,
Parıl parıl saf derelerinde kıpraşan balıklar olacağız..
Dağlarında,bugünü özleyerek,
Nergisler toplayacağız..
Yine Ah! Keşke diyordu içi kıpır kıpır dışında suskunluğuyla,
Suskun bir adam,
Yüzünü dönse benden unutsa yaşadıklarını.
Okuduğum, çok bilmiş,’’Tesadüf yoktur, yankı vardır.’’ Diye söylüyor.
Evrenler yıkılmış parallelikler bitmiş erkekler ağlamalıymış
Kaderlerine.
Anlat şimdi, o rüzgara
Bir çırpıda söylenenler adına..
İtirafımdır
:
Tanış olduğum
Sonsuzluğu,
O sararmış,
Kurumuş çiçeklerin,
Güneşinde boğdum.
‘’When I see three oranges, I juggle; when I see two towers, I walk.’’
Diyor ki; Üç portakal görürsem jonglörlük yaparım, iki kule görürsem yürürüm.
1968 yılında rutin diş kontrolü için diş hekiminin ofisine girdiğinde hayatının sonsuza dek değişmek üzere olduğunun farkında değildi.
Bekleme odasında sıkılıp masanın üzerindeki dergilerden birini aldı ve yapımı henüz tamamlanmamış yüksek binalar hakkındaki bir yazıya gözü takıldı. Makalede New York’ta yapımı devam eden ve bittiğinde dünyanın en yüksek kulelerinden ikisini oluşturacak ikiz



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!