Gök bakışlı güzel, hatırlar mısın?
Seninle ahdîmiz vardı bir zaman
Sevda ocağını beraber yaktık
Başımızı duman sardı bir zaman.
Cevahirdi toprak, elmastı taşlar
Ben bu sitem gömleğini, kırk sene
Üzerimde taşıdım da bıkmadım
El âlem menzilin almış bana ne
Sevdamın izinden bir gün çıkmadım
Yollarımız çok engele takıldı
Zaman ile açıldı, ömrümüzün kafesi
Gençliğim kuş misali, ansız uçtu da gitti
Ah zaman arsız zaman, bir sessiz testereymiş
Feleğin tezgâhında, ömrüm biçti de gitti
Bin yaşadı diyorlar, Süleyman Han nic oldu
Ben varya emmoğlu bu insanların
Cahilinden korkuyorum vallahi
Okyanusun değil, balçık göllerin
Sahilinden korkuyorum vallahi
Bu yüzden mahsundur sesi telimin
Maşuk yitik, âşık deli
Mecnun’suz bir Leyla hayat
Bitmez aşığın vebali
Neye yarar söyle hayat
Ağız kurur, söz de biter
BU SÖZLERİ KULAĞINA KÜPE ET
Elleri başında, gözleri yerde
Benim melek yüzlüm neden kederde?
“Sabır ilaç imiş, her türlü derde”
Bu sözleri kulağına küpe et
Kerem`in haline düştüm
Mecnun’un çölüne düştüm
Fer ver,
Sar ver,
Ferin, fermanım olsun
Sargın, dermanım olsun
Hâk Teâla emir verdi, Ol dedi
Vücut hâsıl oldu; baş, ALLAH dedi
Bir nokta içinde, bin bir tertibat
Göz gördü ya; kirpik, kaş ALLAH dedi
Bedene fer düştü, insan canlandı
Karınca, Fil ile hesaba durdu
Gök gürledi, şimşek çaktı o anda
Sivrisinek ile Üvez kapıştı
Oluk, oluk kanlar aktı o anda
Boz Kurtlar ki dört bir yana dağıldı
Bir güzele duçar oldum, Hâkka giden yol onda
Ol Sultan’a geldi ayet; hem yirmi üç, yıl onda
Üç yüz yirmi beş bin’i harf, yetmiş sekiz bin sözcük
Altı yüz altmış altı’da; cem oldu fert, hal onda
Altı bin gövde özünde, beş yüz’ü dal, yüz damar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!