Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Benim yârim benim sırdaşım.
Kanadımdın kırıldın şimdi.
Ben seni her nefeste taşırım.
Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Gönlümün dertli yoldaşım
Yokluğunda her mevsim zemheri
Ben seni içimde saklarım.
Gitmek içimde bir güvercin,
Uçamam yurdum dar gardaş.
Dağlar sıra sıra düşer her hecede
Ben hala çocukluğumun peşindeyim.
Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Gönlümün dertli yoldaşım
Sen gideli bu ateş sönmedi
Ben seni içimde saklarım.
Kaç cerrah… kaç gece geçti.
Ömrün yorgun mu düştü.
Ben sustukça büyüdü ayaz,
Dönmedi geri dediler.
Dünya çöktü üzerime o anda.
Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Gönlümün dertli yoldaşım
Dünya daraldı yokluğunda
Ben seni içimde saklarım.
Bir sabah çöktü kara haber.
İki kapı birden açıldı.
Felek tırpanını gardaşa vurdu.
Buraya kadarmış.. gardaş dediler.
Benimde dünyam virane gardaş.
Üç bez dediler.
İki düğüm bir avuç gül suyu bıraktılar.
Onca ömrün onca yükü,
Üç beze sığdı dediler.
Yokluğunu cihana sığdıramadım gardaş.
Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Gönlümün dertli yoldaşım
Toprağa değil gönlüme koydum.
Ben seni içimde saklarım
Bir boş oda kaldı şimdi.
Duvarda solmuş bir yüzün.
Ben anarım geceler boyu,
Dönmeyeceğini bile bile.
Oy Aşikarım, oy gardaşım.
Benim yarım benim karındaşım.
Yokluğunda ömrüm yarım kaldı.
Ben seni içimde saklarım.
Kayıt Tarihi : 24.11.2025 08:58:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Oy Aşikarım” Bir köy evinin en sessiz odasında, yıllardır iki kardeşin neşesiyle dolup taşan bir hayat vardı. Biri Aşikar’dı; diğeriyse onun gölgesini bile koruyan, sırdaş, yoldaş bir gardaş… Çocukluklarını aynı tarlaların toprağında, aynı yokuşların yorgunluğunda büyüttüler. Biri nereye gitse, diğeri nefesi kesilene kadar peşinden koşardı. Ama kader, bir gün dur dedi. Aşikar’ın ömrü hastane koridorlarında erimeye başladı. Kaç cerrah, kaç ameliyat… Her gece biraz daha soldu nefesi. “Dönecek,” dediler. “Toparlanacak.” Ama sabahın en sessiz vaktinde kapıya vuran kara haber, iki kapıyı birden açtı: birinden ölüm girdi, diğerinden kardeşin içi boşaldı. Onca ömür, üç beze sığdırıldı. Bir avuç gül suyu, iki düğüm, birkaç dua… Felek tırpanını tam gardaşın can yerine vurmuştu. Dünya küçüldü, oda küçüldü, nefes daraldı. Geriye bir oda kaldı: duvarda solmuş bir fotoğraf, yatağın kenarında sessiz bir gölge, geceleri konuşup gündüzleri susturulamayan bir acı. Ardında kalan kardeş her gece aynı cümleyi fısıldadı: “Toprağa değil gönlüme koydum seni, gardaş… Ben seni içimde saklarım.” Ve o günden sonra her adımında, her nefesinde bir güvercinin kanadı çırpındı gitmek ister gibi, gidememiş gibi… Kardeşlik, bir ömür süren ama yarım kalan bir türküye dönüştü.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!