Hele bi' yaşayalım, yazacak biri bulunur elbet.
Bir tarafta sahile yakın duran ve gittikçe kararan koyu lacivert deniz, diğer tarafta denize yakın duran ve gittikçe kararan sarıya çalan kum.
Garipti, denizin yere değen kısmı, sahile yakın olan tarafından bile gözükmüyordu.
Kararan kumsalda ise belirli bir şey yoktu.
Hava karanlıktı ve sadece kumsal biraz gözüküyordu...
Ne gece de bir ışık ne de yıldızlar vardı. Tuhaftı, tuhaf ve korkunç...
Kumsal sanki sonsuz bir ip gibiydi.
Sen gecemsin, sen gökyüzü,
Gözlerine bakmaya kıyamadığımsın...
Yağmurlarla ıslanan,
Tatlı bir çiçek gibisin
Ve sen, ey yanakları yıldız parçası
Sen benim gecemsin,
Kumları altından bir plajda;
Yürüyerek kanatıyoruz toprağı, ovayı...
Hayat denen bu koca tiyatroda
Acı çekmek için yaşıyoruz-
Belli
Bir yalan duyuyoruz
Ve sen...
Gölgeleri, kendilerinden utandıran kadın.
Gözlerinden okunuyor, aşık oldukların.
Vakit yavaşlıyor, o saçların her dalgalandığında
Bense rüzgara kafa tutan bir yelkenli gibi
Ulaşmaya çalışıyorum, kokuna...
Yıldızlar sevgilim…
Onlar ki geceleri, beni gerçekten bilen tek varlıklar
Ve gölgeleri üzerinde yavaşça yürüdükçe insan, pek bi’ çok parlaktırlar…
Yıldızlar gökyüzünde değil, senin derin bir çukur olan bakışlarındalar,
Onlar, mevsimden oldukça ıraklar-
Ve sen olmayınca, ışıldamıyorlar!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!