38 can...
Toprak ne de alıştı bizi kucaklamaya
Ne çok şey götürdü bizden
Kalbi kara zalimler elinden
38 can...
Gül bahçesine ateş düştü bak!
Gece kapatıyor son defteri
Artık yeter diyor
Aşkın ellerinde kement
Kanıyor bilekleri
Fersude dudağında yanık bir ah!
Yakıyor yürekleri…
Harflere astım sustuğum kelimeleri
Yol yakın yüreğim
Gitme diyebilirsin
Henüz erken gitmek için
Gidenin arkasında ağlamaya alışık gözlerin
Hasret türkülerine
Güzün solgun rüzgarı Kıyılara savurur seni,
Kaybedersin,
Saçlarında gezinen papatya kokulu rengini
Gitmek istersin bilirim…
Elimden ne gelir ki, ne yelkenlerim var, ne denizlerim…
Götüremem seni istediğin uzaklığa
Haydi, gitme vaktidir
Toparlan hayatın içinden
Eski yeni
Kırık dökük
Topla ne varsa
Korkulu bir pencere
Çok günler geçti üzerinden
Çok sular aktı
Yüreğim eski neşesinden yoksun şimdi
Yıllar nasılda özlemle doldu öyle
hasret yollarına vurulduğunda gözlerim
Yüreğim Kördüğüm eyledi sevdaların en karasını
Ne kaldı elimde acından başka
söylemeye varmaz dilim
Sen bilirsin beni
Küçükken de böyleydim
Anlatamazdım içimde birikenleri
Şimdi elimde kalem yazıyorum
Lüzumsuz korkularla titriyor kalbim,
Vedaların arkasına saklanıyor mutluluk…
Kayıp düşüyor sebepsizce,
Sende tüm bulduklarım…
Kaç bağbozumu daha gideceksin bilmem,
Kaç geliş yok olacak gidişinle,
Aşkın has bahçesinde bir sultan görür gönül,
Aşkın hükümdarına kanar, vurulur gönül,
Haya ile eğilir, mübarek başı öne,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!