Erzurum'un karlı dağlarında doğdu yüreğim;
Bir yanım köy yollarında toprakla hemhâl,
Bir yanım Oltu’nun taşıyla, rüzgârıyla yoğrulmuş.
Çocukluğum, dağların serinliğinde,
Sessiz uykulara türküler fısıldayan anamın dizlerinde geçti.
Sonra Çanakkale’ye düştü yolum;
Yenice’nin yeşilinde soluklandım,
Çan’da hayatı tanıdım, kalabalıklar içinde kendimi aradım.
Her şehir, içime bir ses bıraktı;
Her sokak bir şiir oldu bende.
Erzurum'da edebiyatı soludum,
Her dizede insanı, her sözcükte memle ...
Bak sevgilim,
Ne uzun zaman oldu.
Hala sebepsiz sensizim.
Sevgilim dedim kızmadın değil mi?
Boş ver! aldırma sen bana,
Bunu yapmak zor gelmez sana.
Yetiş!
Bana bir şeyler oluyor.
Ağlayamıyorum artık.
Sigara yakamıyorum ardı ardına.
Elimde şişelerle sabahlayamıyorum.
Yetiş!
Gör artık,gör gerçekleri!
Sevmek,sevilmek,
Sevdiğin uğruna ölmek nedir?
Bil!
Gel artık,gel yanıma!
Yürüyorum ıslak kaldırımlarda,
Her yerde senin yüzün,senin kokun...
Bir rüzgar esiyor hafiften uğuldayarak,
Ve saçların geliyor aklıma tel tel.
Bırakmak istiyorum kendimi,
Hayatımın en kuytu köşelerinde dolaşıyordum.
Yalnızdım,kimsesizdim.
Yağmurun toprağa koşan damlalarından,
Usanmadan Güneş’i kovalayan Ay’dan,
Ve geçirdiğim uyku misali zamandan
Aşkın intizamını anlıyordum.
Gölgem…
Gölgem...
Yalnızlığımın kuması…
Korkarım buluttan,
Kapatır güneşi
Sensiz kalırım.
Kış mı desem yaz mı bilmem.
Yapraklar sararmış,camlar buğulu;
Kaldırımlar ıslak,palandöken puslu...
Yok yok uzak bu şehire bahar!
Bu gördüğüm sonbahar.
Gün batıyor yine.
Ne kol kola girmiş dağların ardında
Ne uçsuz bucaksız bir deryanın sonunda
Sessiz ve yalnız...
Üç beş apartman ardında sadece
Kayboluyor güneş.
Sana gelmek,
cana gelmek gibiydi.
Tam ruhunu teslim edecekken
son nefeste yeniden
ete, kemiğe bürünmek gibi...
Henüz ana rahminden çıkmışken
Sessizlik...
Ne kadar gürültülü bir kelime oysaki.
Ruhumda kopan fırtınalar kadar
yıkıcı,
Yalnızlığımın merkezi kadar
kalabalık....



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!