(Azınlıktaki üç beş kişi dışında)
Bırakın et bulmayı aşında
Ekmek yapacak unu
Ayağına giyecek donu
Bulamamışlardı atalarımız.
Yalın ayaktılar kış günü;
Bir günde üç öğünü
Davul-zurnalı düğünü
Alamamışlardı düşlerine.
Cinsiyet ayrımı yapılmaksızın
Hepsi cephede askerdi;
Hepsi gerektiğinde ikincisi olurdu
Bir manda veya kadananın,
Top arabası çeker, mermi çekerdi.
Toklar bir tarafta, açlar bir tarafta
Durumu hiç yoktu etrafta;
Hepsi yarı açtı,
Aşa, ekmeğe, giysiye muhtaçtı,
Uykuya muhtaçtı gözleri.
Yine de,“Öyle olsun! ” dediklerinde
Şarabı üzüm suyu yapardı sözleri.
Kurşun atarken nefsi müdafaa gereği
Üzülür, zorlanırdı yürekleri
Ağlar gibi bir sesle türkü söylerken cephede
Sızlardı burun direkleri:
“Düşman yurduma gelmese
Kurşunlarımla ölmese
Anacıklar ağlamasa
Karaları bağlamasa…”
Belki aldatıldı,
Belki yanlış şeylere inandı;
Ama düşman da insandı.
Şahadet
Mutlu sondu elbet;
Ancak; bilirlerdi
Hayat vermek güzel bir fikre
Kol-kanat germek fakire
Hatta imanı sunmak bir kâfire
Can gerektirirdi önce.
Yaşamak ve yaşatmak gelirdi
Ölümden önce.
Onlar, çok büyük insanlardı
Özgürce yaşaması için sonraki nesillerin
Ölmek gerekebileceğini anlarlardı;
Ölüp, toprağı özgürlük rengine boyarlardı.
Bir avuçtular
Vurulup düştüler
Kanatlanıp cennete uçtular
Uçtukları gökte
Düştükleri toprakta
Çiçek açtılar;
Türkiye adlı çiçekti onlar.
Onlar, çok büyük insanlardı…
Çağdaş ÖztürkKayıt Tarihi : 3.2.2009 08:51:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!