yenilmişliğimi kabullenip
çocukluguma sessizce veda etmişken
masumiyetin bir resminde,
gözlerinde yüzen civcivlerin
elmacıklarında bıraktıkları
izlere yenildim...
dün akşam annem aradı beni
buyur anne dedim
oğlum dedi sesini duymak istedim
iyi de anne daha dün görüşmedik mi
ne bileyim oğul işte
asılı kalmışsın yüreğime
bildiğim tüm meyveleri çağırdım
cebimden resmini çıkarıp
tek tek sordum
bu güzele en çok
hanginiz yakışır
ve ben
boyu bir karış efendisi buyuruyor diye
ismini bile bilmediğim dağların eteklerinde
yüzünü bile görmediğim esmer gençlere
asla kurşun sıkmayacağım
hayat;
ne hüzün sarısı bir eylül
ne delikanlı bir bahardır,
hayat;
içinden akıp geçmesine
izin verebildiğin kadardır
elime kalem verilmeye görsün
hüzün başlar damlamaya yüreğimden
bütün ayak sesleri sen olur
bütün çiçekler fesleğen
oysa ben bir elektrik mühendisiyim
Gözlerinin ihanet kokusu
Bıçak gibi bir zehir
İçimde birikir
Ben, susarım
Sen gittiğinde
bir kar tanesiydin
apansız ve sebepsiz
düştün kirpiklerime
omzuma konan bir serçe gibi
dudaklarımda bir serinlik
içime çektim seni
yeni bir din duydum
ibadeti şiirmiş
cenneti, gözlerin
hemen adını yazdırdım
ilk müridi oldum
sebepsiz bir gözyaşıyım gözkapaklarının
beni ıslak dudaklarına düşür
ve her göz kırpışında kadınlığın
bedenim beyaz tenine üşür
hiç mi duymazsın sözlerimi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!