Ölümün Heybesi -2- Şiiri - Hakan Karaduman

Hakan Karaduman
250

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Ölümün Heybesi -2-


ÖLÜMÜN HEYBESİ-2-

Hiç kimse yaşamadan, ölüme, yani bilenen, yürüyecek zamanın içinde olmadan acılarını hissedemez ölümün yanlışlığını.

Ölüm hep yalnızdır; vahşi ve dayanılmazdır yalnızlığı…

Bazen çok kolaydır; vahşi güçlü at olursunuz, bir çiti aşamazsınız, düşerken ayağınız kırılır: kafanıza sıkılmasını istediğin bir silahtır

o an.

ama

Ölüm yalnızdır!

Siz artık ölümsünüz,

Tek başınasınızdır;

O size eşlik etmeye geldiğinde,

Nefeslerinizi sayarsınız, geçmişler gelir aklınıza

Ama ayağınız kırıktır:

Şanslısınız, siz artık işe yaramaz bir güçlü bir atsınız!

en zorudur bu;

acılar paylaşılmaz, acılar paylaştıkça çoğalır o an;

zaten kimseler yoktur yanınızda…

Ölüm hep yalnızdır:

Hep sızlanan ruhların

Melodisi, ağıtsı, taklit

Göz yaşları sahtedir;

ve

Tüm sahtelikleri sırtındaki heybeye yükler,

Yol onun için uzun, hep bilinen özür ve çaresizlikler,

Çok bilmiş, çok fazla masallara inanan günahkârlar,

Ağlanıp sızlanırlar;

Yanaştıkça, hissettikçe, oraya,

Hafifler heybesi, içindeki,

Ruhlar…

Çok farklı yaşamlar; hevesler sonsuz huzurlar beklerler.

Heybe sırata gelirken iyice hafifler…

Ağıtların göz yaşları kurur, haybe kurur, hafifler.

Ölüm

Sırtından indirir heybeyi,

Kapısında:

“Sırat kılıçtan kesincedir,

Varıp üzerine evler yapasım gelir!”

Dilenir;

Açlıktan nefesi nur kokar,

Sürekli ölmekten doğmuştur; çaresiz!

Heybeyi sırat köprüsüne getrince ÖLÜM

Köprü başına bırakır ruhlarla dolu heybeyi

artık onun işi bitmiştir,

Bir kenara çekilir…

Yunus,

Bir adı Anadolu,

Acı dolu,

Türkülerinde

Sevince ağlar,

Susunca nefeslenir,

Konuşur;

“Sırat kılıçtan kesincedir,”

Kimse geçemez ruhları ikiye bölünmeden!

O

Köprüden.

Varıp üzerine,

Varıp sanki,

Evler olsa,

Ve yeniden

Ne yaşadık,

Ne gördük,

Ne gösterdiler,

Alın yazımızdakiler

Ruhlar okuma bilmez,

Okuyamaz allahım,

Son bir hasbahal….

Son bir medet,

Son bir.. son bir nefes..

Ölüm,

Çaresizliklere alışık,

Boş haybeler arar,

Yolculuğuna

Bir dağ tepesine umutsuzca taşıyan

Sisyphos gibi,

Dolu gelir

Boş döner,

Dolu gelir,

Boş haybelerle döner

Ölenler vadisine…

Asla sırat köprüsünü

Diğer tarafındakileri merak etmez

Belli etmez!!!!

Sıratın karşısında,

Sonsuz aşkı, “mumdan gemilerle geçse” de

Asla ulaşamayacağı ölümsüz aşkını söylemez…

Boş heybeleri sırtına yükler, zamanın gerisine yürür.

Ölüm

Geriye doğru yürür,

Geride kalmış yalnız ruhları toplar

Heybesi dolunca bir adım geleceğe

Karşı köprüdeki ölümsüz aşkına bakarken

Sıratın kapısına bırakır yeni getirdiği ruhları.

Hakan Karaduman

Hakan Karaduman
Kayıt Tarihi : 12.6.2025 18:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!