Kirlenmiş okyanus içinde balıktı
Derinliğine bıraktı kendini
Yer vermeksizin tereddüte,
Bir ucundan girdi karanlığın
Meydan okudu, sanki kök söktü
Ve balık bildi kendini.
Okyanus mavi gördü kendini, bildi ki
Yüklenirdi karanlığa olanca hıncıyla
Ki asırların kini - kiri yüklenmişti
Karanlığa.
Gemilerle geçtiler üzerinden
Ve rüzgar
Hep zamansız vurdu.
Serpilircesineydi akarsuların mozaiği
Balık çekilip yenircesine,
Köpüren dalgaların içinden geçti
Olmaz denilenine indi okyanusun
Kaptanlarından kopmuş gemi enkazları gördü
Fosillenmişti, hurda yığınları içinde.
Yaşanılacağını gösterirdi balık
Dosta - düşmana
İncinmişti, horlanmıştı gerçekliği
En olunmazıydı bilinenlerin içinden,
Öğretiydi...
Bulanıktı, kirliydi dere yatakları
Kirletilirdi de gün içinde.
Balık bir yer edinirdi kendine
Doğurur, büyütürdü güzellikler içinde
Emek verirdi amansız bir sabırla...
Sabrı bileyenlerdi birer birer
Daldılar okyanusa.
Karanlığın temsilcileri yakındı sahile
Avlanmaya geldiler
Yosunlanmış kaya diplerinde,
Yüzeye çıktı balık ışığın ardından
Akarsulara uzandı koldan kola...
(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)
Kendine Benzetemezsin
Siluetimi çalamadın mı nedir
Karanlığın efendisi,
Benzetemedin de kendine
Oysa hortlakların önüne bıraktım
Emeğin öğretisinde çalınanda.
Siluetimi çalamadın mı nedir
Bu çarkın dişlisi,
Yabancılaştırılırken kendine, bir gün
Kuytularda gördün, buldun onu
İçkini de getirdi bir sahil boyunda
Her defasında
Pençem üstünde dedin ya,
Hangi taşı oynattıysan yerinden
İrkildiğinde
Hangisine gittiyse pençen
Usunu uçarken görürdüm...
Çalamadın siluetimi çarkın dişlisi
Benzemedim sana,
İsmim mezar taşındaydı
Fatihada eğildin, resmimden kaçtın
Bense doğacımda bir başka mevsim
Her gün çoğaldım,
Sancılandı Anam, gözden ırak doğdum
Esmer, kumral, sarışın, siyah tenli
Yayıldım toprak üstüne,
Ve şimdi, son ken diyorum ki sana
Çalamazsın siluetimi
Benzetemezsin kendine...
Bakışın Ele Verir
Bakışın ele verir, gözlerin donuk
Bilirim
İz sürmenden bellidir gelişin,
Sinsiliğini bilirim, tam takır
Teçhizatlı olacağını suretlerinle
Bir olup yangılı yüreklerin üzerine
Kahpece pusu atmanı,
Bilirim.
Ürkek - bezgin - yılgın geçtiğin
Yerleri bilirim
Duman yükselir, yanık kokusu
Ve kan revan içinde insanları
Gözyaşlarından körelmiş...
Bakışın buz gibi donuktur senin,
Gözyaşlarını tutamayanlardı
Bin yılların birikmiş ezgileriyle
Ağıtlar yaktılar,
Eğlenceni bilirim, istemini
Kan üzerine,
Savaş üzerine
El çarpanları da arkanda
İyi bilirim...
Cebinin ağzı açılır insan kanına
Sen pespaye vatansever eskisi,
Bu çarkın dişlisisin sen
Marifetin akıttığın kanda,
Bozduğun yuvalarındadır ezgili yüreklerin
Sen ki insan sureti tim bozuntusu
Nedir ederin, ederin ne? ...
Nefes nefese dönerken üssüne
Bilcümle saldırışını bilirim kadehe,
İtin kemiğe,
Kurdun kana saldırışı
Bilirim önde gider
Ağzından salyası akan
Büyük parçasını kapmak için bedenimden,
Yarışır ve kan tüter ağzında, ama
Ederin ne senin, cesaretin ne? ...
Bilirim
Kaç kapsülle üzerime geldiğini,
Kaç insan serine rütbe aldığını bilirim.
Ve şimdi benim ezgilerim için
Yüzünü gerdirmen nafile
Bakışın ele verir,
Gözlerin donuk,
Yüzün donuk...
Hamlenin biri fahişenin yatağıdır,
Boyundan yükselirsin sanki
Bir puştun ağzındasın
Tutarlarsa ederin kadar
O da kanımı emdikçe
Sülükleştikçe
Ezilenlerin bedenlerine yapışırsın
Çocuk - yaşlı
Genç
Kadın demeden,
Kanım da olmasa
Gebereceksin açlıktan,
Sen de biliyorsun ya...
(9 Mart 2006'da soruşturmaya alındı)
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap, Senfoni Yayınları Nisan 2005)
(Ekim 2008, Emeğin Sanatı)
Dayanamam Ses Zindan
Sedasızca durmuş insan
Su uyumuş,
Ölüm sessizliğinde
Yollar tutulu
Ağaç suskun,
Dal çıplak
Akbabalar geçer üstünden,
Dayanamam,
Dayanamam, ses zindan
Yitip gider ansızın
Zorun kollarında bir dalım.
Bir tek rüzgar çalışır üzerime
Töreleşmiş acı,
Zulümde kan akar
Yapışmış kara kaputlu
Makinalaşan bedenime...
Su uyumuş, ağaç suskun
Doğa sus - pus
Kapanmış yollar
Alın terim bana düşman...
Ses zindan
Bir lokma,
Ekmek benden uzak,
Bağlanmış emeğe ırmak sessiz
Yılan kör, zehir zemberek
Akbaba düşmez peşimden...
Çınara Konan Çığlıklar
Karanlıktı, emeğe göz koyarlardı,
Kol gezinirdi Çınar ağacına
Yüklü teknikle gövdesine isimler kazındığında
Ve namlunun ucundan sipere yatıldığında
Kurşunlanırdı,
Yutardı gecenin karanlığı.
Bilinmezin bilinmesiydi suçlu kılan
Peşinden kurşun attıran...
Yeniliğin bir hamlesiydi
Yarınlara açılı
Asırlık Çınarın kendi bir bedeldi
Gecenin karanlığı yutardı
De lo lo lo
Çığlıklar yükselirdi
Öfkeler
İşlenirdi bilince.
Gövdeleri kazınırdı Çınarların
Dal dal koparılırdı,
Gezinirdi ki bir kara bulut
Yurdumun üstünde,
Kurt uluması serpilirdi toprağa
Doğumla - ölümle
Bir arada giderdi.
Karanlıktı, emeğe göz koyarlardı
Gövdeleri kazınırdı Çınarların
Kentler, köyler arasında
Karış karış toprağında yurdumun,
Bombalar dökülürdü
Köklerini sökercesine
Meşe ağaçlarının...
Gidendim belki de uzaklara
Bir gece vakti
Karanlıklar içinde
Gövdelerini bulurdum Çınarların
Çığlıklar arasında...
(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)
Kendi Yolunda
Emeğin akmalıydı harcın demire aktığı gibi
Yoksa boğulurdu emek,karanlıklar içindedir.
Bir sevdanın başındasın, seni götürürse uzaklara
Durmaksızın, usanmaksızın.
Karanlıklar içindesin, mavzerden kopmazdı elin
Vadi sırtlarından gidilirken patika.
Bir yürüyüş kolunda, sen ve meşe ağacı
Yolun uzardı başın gövdesinde iken,
Gidip suyun başına bırakırdın yorgunluğunu.
Emeğin tutmalıydı harcı demir gibi,
Zorluklar içindesin, süzülürsün yoldaşca
Karanlıklar arasından giderken patika
Zamansız ayrılıklar gelip bulurdu erkenden
Sıkardın dişlerini, yumruğunu sıkardın
Gözden - arpacıktan düşen tetikle
Karanlıklardan kopan kurşunla
Kanına girdiğinde
Kaybolurdu gözlerin yoldaşca
And içilirdi ardından...
(Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1.Kitap)
Sana Gelirken
Ayak sesleri gelirdi kulağıma
Rap rap ayak sesleri arasında
Mermi cıvıltıları...
Üşürdüm Heval,
Arka taraflarda görürken kara bulutları.
Kirlenmeden derdim hep,
Sana gelirken
Kirlenmeden sesim.
Kara gözlüklerinin arkasındaydılar
Yol boyu kuytuluklarda
Gitmediler
Elimdeki karanfilleri görmüşlerdi
Ve senin yıldönümünde sessizce
Yanıbaşına uzanmak ta vardı...
Çetenin ayak sesleri giriyor beynimin ucundan
Ayağından bağlayıp kobraya
Gezdirirler
Kilitlenir sesim,
Yenik düşer haykırmalar
Son damla kanı taşırım damarımda,
Toprağa düşmeye
Bırakır beni.
Söküp atarlar bir meydana
Ve sonra
Yoldaşlarımın omzunda
Gelirim sana.
Gözlerim kapalı, ellerim yitik orman içinde
Toprağıma yayılırım
Köküme ulaşmak için,
Uzunca bir yolculuktan sonra
Buluşurken seninle
Kanla temizlenmiş toprağımızda
Onurluca
Ve de özgür olarak
Geride kalanları gözlerken
Toprağın katmanından filize...
Yeniden, yeniden
Yeniden filize durmak için
Seninle Heval.
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim)
Bir Hain Dolaşır Gözleri Donuk
Yamaca ay vuruyor, karda bot izi
Yollarda serpilmiş ped şişeleri,
Konserve kutuları, coca-cola
İhanetin gizi teçhizatında gezinir.
Ölüm sessizliğinde
Tek kola girmiş bir manga erat,
Manganın başında pırpırlarıyla bir yılan
Köylülerin üzerine üzerine
Yol sürerken karanlıklarda,
Kovulur güneşin çocuklarınca...
Köye varıldığında pusudan geçilmiştir
Artık annelerinin dizindedir çocukları
Gözleri yaşlı.
Sorguya alınmıştır eli iş tutanları
İşkencededirler
Birkaç gün geçer aradan
Kesilmiş burun, kulak, el ayak ile
Bu vahşetin, potin diplerinden gelirler
Hatıra fotoğraflarına...
Sıcak bir el,
Tatlı - ürkek tebessümle
Okşarken elini
Kürdün geliniydi mırıldandı kulağına,
Rütbesiyle bir hain geçmiş buradan
Teçhizatında sırıtmış ihanetin gizemi
Donuk gözleriyle başkesen buyruğunda
Serpilmiştir yollara...
Patikaların yolcuları gelip geçtiler
Usulsüzce dinlediler Kürdün gelinini
Şafakladılar ezgili yürekleriyle,
Henüz geçmeden gitme vakti
Doğruldular
Elinde torak, elinde ekmek ile
Arkalarından gelirdi Kürdün gelini
Utangaç yüzü
Gözünde ben
Uzatırken elini
Yarınlara...
Çıplak kalmış tepeleri
Gölgelenirdi ay ışığında
Kapanırdı kapılar rüzgarın savurmasına,
Düşmezdi peşlerinden, düşmezdi
Gölgelerinde büyüyen yılan.
Ürkek adımlara ölümün sessizliği binerdi
Yol sürülürdü çetelerle
Ardı sıra...
Tanıdıklarıydı köylülerin, bereliydiler
Asalakca gölgelerinde büyümüşlerdi ora insanının
Hazımsızdılar
Midelerinden düşerlerdi kralların ağlarına
Burunlarını vururlardı çocukların ayak izlerine.
(9 Mart 2006'da soruşturmaya alındı)
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap, Senfoni Yayınları Nisan 2005)
Alnındaki Çizgilerde Erirdim
Belirgindi, bilinirdi derdinin büyüklüğü
Ezgili yüreklerde
Bildiğiydi
Haykırmasına gelmezken bir allahın kulu
Bunca acıya
Maymunlaşma da yayılırdı
İnsanı bulurken alınterinde
'Faili meçhul'
Göz koyarken damardan damara
Halkların sofrasına
Nasıl sarmasın ki yüreğimi
Halkların ezgileri...
Alnındaki çizgiler karışırdı
Kara bulutlara karışır gibi
Toz duman içinde toprağa
Atamın yurdu derdi de,
Çığlığı karışırdı toprağın ezgisine.
Bilinirdi nasırlı ellerin çarkın dişleri arasından
Korkak, ürkek adımlarla gezinmesi,
Ürperirdi alınteri, soğurdu
Mahzun yüzler
Hayatını verirken karın tokluğuna
Ve alınterini sürerken karanlık sofralara,
Avcısı da gölgesi gibi olurdu elbet
Ve alınteri onca ezgilere rağmen
Çocuğunun gözünde erirdi,
Toprak sancılanırken yeni ezgilere
Karanlığın hizmetkarına bu çark
Bir kez daha dönerdi.
Güneşin güldüğü topraklarda
Mevsim bozgunu çark
Ezgiler yakardı
İnsanlar açlıkta
Barakalarda
Yüreğim kalırdı.
Bilinirdi
Çocukları afacan, meraklı, şaşkın
Varoşlarda sevileri ezgilerde büyürdü
Oyuncak bulduğunadır
Kaçışırlar çatışmalar arasından
Anlamı yitik patlamaların sesleri gelir
Kimin kolları, ayakları kimin
Kimin bedeni...
Yollara serpilir çığlıklar arasında,
Toprağın yüzündedirler
Elleri gözleriyle
Yitik yürekleri.
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Irmaktan Okyanusa
Irmaktan okyanusa açılan suyum ben
Bu toprağın katmanından çıktım
Kaya diplerinden toprağın ezgisini bin yılların
Olanca gücümle
Yüklendim omuzlarıma,
Güneş inerdi berraklığıma
Karanlığı söken kızılca güneş,
Ak ederken yüzümü
Yıldızlar toplanırdı
Karanlığı yırtarcasına.
Vadilerden,
Dağların oyuğundan akardım
Kendi kanımda ezgilerle
Balık olurdum suya,
Nehirlere açılırdım
Toprağın yüzüne çıktıktan sonra,
Akacağım yönü bilirdim...
Ayı da severdi balığı
Ve balık için suya inerdi
Bir düşün ki
Ayı ki meşeye sürtünür
Gücü yetmezdi arıya...
Uçurumlar vardır
Geçtiğim yerlerde
Derin vadilere gömülmüş ezgiler
Gözeneklerim vardır
Şarıl şarıl akan,
Ülkem vardır altın saçlı
Ak yüzlü
Uygarlık beşiği
Mezopotamya,
Yoksundu günümüzden.
Kayayı
Damarlarıyla parçalayan meşe ağacı
Yeşile boyanan vadi
Birbirini kollayan
Dere yatakları...
Bulurdu
Özgürlüğe yürüyenlerin patikasını
Dört parçada
Kıtalara ekilmiş ezgilerin kesişmeleri...
(Kaynak: Ezgilerde Kaldı Yüreğim 1. Kitap)
Ercan CengizKayıt Tarihi : 17.10.2005 00:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
(1.Okyanusun içinde bir balık, 2.Kendine benzetemezsin, 3.Bakışın ele verir, 4.Dayanamam ses zindan, 5.Çınara konan çığlıklar, 6.Kendi yolunda, 7.Sana gelirken, 8.Bir hain dolaşır gözleri donuk, 9.Alnındaki çizgilerde erirdim, 10.Irmaktan okyanusa)

***şiirinizden,martı johaneten'ı ve fare frederick'i kouyormuş gibi bir tat aldım...keyifliydi.
TÜM YORUMLAR (1)