köye dönen yolda en çok sürü izleri,
ordan-burdan havlama
bir kaç ta çocuk sesi.
çocukluğumda bu köy
böyle ıssız değildi
bahçesinde koştuğum okul,
oyun oynadığımız arkadaşlar.
gözümün önüne geldi.
..
Lise bahçesinin daralan köşesinden
onlarca basamağı inmek gerek
demir bir koca kapıda biter Taş Merdiven
devam edersiniz altı yoldan,
çarşıya doğru yürüyerek
okul çıkışı; öğrencisi, öğretmeni
aralarına da karışır ahali
çarşıya doğru akın ederdi
Lise’nin hemen altında Kütüphane binası
..
köyde en sevimli ev –göçmenevi-
macur Göçmen Yusuf[1] köyden de göçmüş
çok olmuş Aydın’a davşınalı[2]
en geniş pencereli bina mektep[3]
diğerlerinden farklı
talebeler[4] sıva pütürüne
elbiselerini, çantalarını asarlardı
etrafında yarış ederlerdi hep
..
öğretmenin çok uçlu bıçağından
açardık kalemimizi
fırsantiye[1] için artırırdık vaadimizi
ondan önce alıp, hemen herkes
Mehmet Emin’e devretmek ister
herkesten vaat kavurka[2],
ondan “-çizili şeker”
büyüklerimiz
..
atom numaraları, simgeler ezberlenirdi
Atatürk Lisesinin deney camları toz renkli
bir labaratuvarı
ve yıllardır kapısı açılmamış okul kütüphanesi
alttaki salonda iki 'pimpon masası' vardı
yaşlı, kel, koca burunlu 'Kemal Amca'
çay ve kuru pasta satardı
İbişağa da bu okulun hademeliğinden emekli,
kızı bizim köyden evli, evleri Görgü'deydi
..
bilimedi mi
bilinmeyoru işde”
“-okul yeni açılmış”
öğretmen içeri girinçe
“-Günaydın” demiş
eski talebeler hep bir ağızdan
“sağol” deye barışmışlar
adam masasına oturmuş
ilk günün talaşıynan konuşuyo
..