Güzel gözlüm, suna boylum olmuyor
Aklımı yerinde tutamıyorum
Dağlar, yollar beni sana salmıyor
Ben kendi kendime yetemiyorum
Hasret yangınında gençliğim tüter
Bakışlar buz kütlesi kadar soğuk
Bakışlar mermer gibi,
Bakışlar ölüm gibi soğuk
Bir anne toprağa verirken evladını yahut bir güzel
Son vedasını ederken sevdiğine
Ölüm kadar keskin feryatlar duyarım.
Dağlarda hırlayan itin peşinde
Çözülen her neyse, istemiyoruz!
Kâfirin d*lüyle masa başında
Çözülen her neyse, istemiyoruz!
Başkaldıran başlar kesilmedikçe
Kim durmuşsa bu hâk yolun önünde
Onun karşısında duracağız biz
Herkes can verse de yolun sonunda
Gövdemizle engel kuracağız biz
Siz misiniz bu millete kelepçe?
Ezanlar, güneşler, bu güzel rahmet
Tertemiz bir şafak çağırır beni
Sevdamın otağı bu aziz millet
Mukaddes bir bayrak çağırır beni
Mekkeli bir yetim, alemlere nur
Cümle derdi çekerim de
Gülüm sana dayanamam
Ben kendimi yakarım da
Gülüm sana dayanamam
Zalimlere dayanırım
Sordun gardaş anlatayım derdimi
Özlediğim sevda bana geç kalmış
Hiç başına böyle bir şey geldi mi?
Deli gönül ateşlere aç kalmış
Efkarlandım, bir cigara yak hele
Bir sabah ezanıyla dağlardan yükselen ses
ALLAH ALLAH diyerek haykıran gür bir nefes
Kandan, terden bir yazı ‘’Ölsek bile hürriyet! ’’
Bilsem boynumda zincir, gökkubbe bana kafes
Yesevi’den Yunus’tan gelen eski bir dava
Nasıl hep dünya döner
Ben de sana dönerim
Su akar derya döner
Ben de sana dönerim
Semazen başka döner
Rahman ve Rahim olanın
Doksan dokuz adı ile
Yüce Allah’ım sen bizi
Cennetinin güllerinden
En sevdiğin kullarından
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!