22.12.1992 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde doğdum. İlk ve Ortaöğrenimimi ve Lise öğrenimimi Kağızman’da tamamladım. Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO’nun Muhasebe ve Vergi Uygulamaları bölümünden mezun oldum. 2014-2015 eğitim öğretim yılında ücretli öğretmenlik yaptım. 2015 yılından beri Balıkesir ilinde yaşamakta ve 2019 yılından beri üzerimde taşımaktan onur duyduğum Astsubay rütbesi ile JGNK’da görev yapmaktayım.
Saat 05.15, gün her zamankinden farklı doğdu.
Hava zemheriden hallice ve heryer ıslak.
Sararmış bahçemin üzerine gri çadırlar örtünmüş
ve ben uyurken, toprak yağmura doymuş.
Bulutların seni sakladığı bugün,
pencereden yokluğunu izlerken farkettim de,
Murtaza, teyzelerin başını okşadığı, öğretmenlerin kırmızı kurdele ile ödüllendirdiği, fakir bir ailenin efendi ve uslu bir çocuğuydu. Ortaokul-Lise yıllarını pekiyi ve takdirname ödülleri ile şereflendiren Murtaza, üniversitede parayla not satarak ticari zekasını herkese kanıtlamıştı. Okulu bitirip memuriyet hayatına atılan Murtaza beyefendi, bey olmadan önce saçları henüz dökülmemiş, gayet cilalı ve şık giyinen, oldukça da fit bir gençti. Beylik merakı kendisine gözlük taktırmakla kalmadı, suratının her iki tarafını çene bitiminden aşağıya sarkıtıp, göbeğini bir kaç kat; hatta üç beş kat, yok yok hayır; bayağı kat kat inşa etti. Murtaza beyefendi, muntazam efendiliğini, en son yoğun iş maratonunun sancılı bir gününde müdür odasının kapısından içeriye girer girmez…. Yok hayır, çok ağır küfürler bunlar, kesinlikle söyleyemem! Neyse, beyefendinin müdür kapısının eşiğine takılan efendiliği, o günden sonra ne kadar arandıysada bulunamadı. Uzun çabalar sonunda artık bir bey olan Murtaza beyin -her ne kadar elleri arkada kavuşmasada- iş yerinde elleri arkada gezmesi, mesai arkadaşlarına onun aslında öfkelenebilen bir insan olduğunu öğretmişti. Beylik alametlerinden olan pantolon askısını arada esnetir bırakır ve hakimiyetin kendisinde olduğunu hissettirirdi. Birgün bağlı bulunduğu kurumu denetlemeye gelen müfettiş, kendisine birkaç evrak hakkında soru sorma cüretinde bulunsada, gözlüklerinin üzerinden attığı bakış sonrasında sayın müfettiş soruyu değiştirerek konuyu hemen emekliliğe getirince, sayın müfettişe ne içeceğini sormadan çay ikram etmiş, mesai bitiminde de civar kahvehanelerin birinde tavla oynama teklifinde bulunmuştu. Beylik bu ya “Maksat muhabbet olsun, çaylar benden” diyerek de eklemişti. Halen beyefendi olan sayın müfettiş “Teklifiniz için teşekkür ederim, umarım seneye emekliler kıraathanesinde emsalleriniz ile dilediğiniz gibi oynarsınız” diyerek denetimini sonlandırıp kurumdan ayrılmıştı. Gel zaman git zaman, sayın müfettişin temennisi aslında yaradanın eşref saatine denk gelen bir dua olsa gerek ki emekli olan Murtaza bey, müdavim kıraathanesine kendisini bey olarak yazdırıp ücreti mukabilinde vergi iade bildirimi tanzimine başlamıştı. Garibim Murtaza Bey daha emekliliği üzerinden çok geçmeden birgün, yorgunluktan başını masaya koyup geri kaldıramayınca, cenazesini kaldıranlara o ağır yükün altında ne sevaplar yazdırmıştı… Ben, görülen ve duyulan birleşik zaman kipi olarak Murtaza beyefendinin, şey yani beyin, bey Murtaza’nın, neyse işte Murtaza’nın kötü bir insan olmadığına şahitlik ederim ki kendisi, her işini takip eden memur gibi çilede doğmuş, çileden çıkamamıştı. Allah rahmet eylesin.
Kelepir sevdalar yatağındayız.
Yıllar bizi bu çağın acımasız kanununa tükürdü.
Ay yüzlüler otağından, ucuz et pazarına düştük.
Nerde caddenin iki yakasını bir araya getiremeyenler,
ve siz neredesiniz sayın el-alem?
*******
Merhaba sayın okur. Okur olmak nasıl birşey? Umarım iyi birşeydir. Yazarlığı sorarsan, kendi halinde herkes birşeyler yazar. Ama biraz zahmetli iş. Her yazar kendi kitabında ufacık bir devlet kurup yönetir. Kitap yaprakları vatani sınır niteliğindedir. Her yazan kendi ölçüsünce yazar, tabi birde çizer. Fazla uzatmadan konuya gireceğim ama çok özür diliyorum. Önce Altan’ı çağırmalıyım.
Sayın okur bir dakika hemen geliyorum.
- Türkçemiz hazır mı Altan?
- Altaaaaannnnn Hey! Nerdesin yavrucum?
- Tanrı senin cezanı vermesin…
Kusura bakma sayın okur. Seni beklettim. Bu Altan denen herifi yarından itibaren kamulaşmaktan men edeceğim. Koskoca bir dili mutfak tezgahında unutmakta nedir yahu? Birşey ürettiğide yok zaten, tek yaptığı cevap vermek. Hoş mutfağa kimseyide almıyor, sanki gizemi kaybolacak. Neyseki çok geç olmadan atalarımız tomatoes’e, domates deme çabasında bulunmuş. Gerçi hak vermiyorda değilim garibime… Ne zaman bu dilin nesneleri ile bir yemek yapmaya kalksa bir anda yangın çıkıyor mutfakta… Buzluktaki yüzyıllar öncesinden kalan sözcükleride kullanmıyor kerata. Sorduğunda da cevap hazır. Bizler etkileştik. Tamam kardeşim etkileştik, etkileşmeye de yüzyıllar boyunca buzlukta nesne mi bekletilir ? Bak yine cevap veriyor duyuyor musunuz ?
Derin bir çukurdan gökyüzüne tırmanıyorum.
Gayretlerim küllerini dibine dökmüş.
Yar gönlümden ciğerime inmiş.
Sevgi öylesine mundar olmuş ki sahte bi yürekte,
bir tek basamak çıkmaya takatim yok.
Tanrının daveti kulaklarımda çınlıyor.
İsa’yı çarmıha gerdiler
Sonra yasını tuttular.
Kainatın cilvesini görmeyen körler
İsa’yı yaradanın şehvetinden bildiler.
Lanetli bir meyve arayıp
Adına elma dediler.
Pek muhterem, gelecekteki hane-i derinim. İstikbal-i hususiyem zatınızı elzem bir hasret ile tahayyül etmektedir. Münasebetsiz fikrimin, müstakbel şahsiyetiniz hakkında zahiri bir delili noksan iken gelin güvey olmasını bağışlayınız. Ama sizde teveccüh gösteriniz ki valide sultan hazretlerim umumimiyetle yolunuzu gözlemekte. Bilahare, mevcudiyetiminde pek cazip bir talepkarlığı kalmıyor. Öyle umardım ki dehr-i dünya tahtında yalnızlık, zatı şahaneniz içinde muacciz beladan başka birşey olmasın. Bilakis edindiğim müktesebata göre zevcelik müessesi sizin için na-mümkün gayretle tezahür ediyormuş. Teessüf buyurursunuz ki deva kapısı huzurunuza mihnetsiz gelemeyeceğim. Lakin zatınızı temin ederim ki şahsınıza zerre teessür rücu ettirmeyeceğimden behemehal minnettar kalacaksınız. Bilinizki henüz meçhul olmanız ve hususi istikbalimin müphem bir gebelikle sancılanması, ziyadesiyle bu kulunuzu nahoşça dedikodulara meze etmektedir. Hasılıkelam oldukça mühim olan naçizane meramımı meçhul şahsınıza istihare eder, sizdense tez vakitte karşıma çıkmanızı arzu ederek, esenlikler dilerim efenim.
Elbet birgün karşılacağınız maşukunuz,
Oğuz.
Saat 05.15 ve gün yine bizim burdan doğdu.
Kokunu bugünde alamadım.
Ama güneşe bir öpücük kondurdum
Bir saat sonra yanağında bir ıslaklık hissedersen şaşırma!
Bir buse ile yetinmek şöyle dursun,
Herkesin kendi eksiğine ihtiyaç duyduğu şu dünyada,
Zifiri karanlık!
Ruhumun atlası üzerinde poker oynanıyor.
Zemheri, pullar arasına sızmış,
kahkaha poyrazları ayaza dönüşmüş.
Esinti gibi dolaşıyor her nefes.
Bu kör karanlıkta zar tutan zalim neysede
Vakitlerden nihavent..
Muhabbet demleniyor tabakamda.
Kapım çalındı, sakit girdi içeri.
Sakit, neyinden küsmüş biçare.
Sordum;
Zikrinden fikrine yol eylemişken, sükut.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!