Mutluluk,
bazen vazgeçmeyi bilmektir;
yaşamak dediğin,
unutabilmektir bazı şeyleri.
Unutacaksın mesela —
çizgi film izlerken
sararan sabahları.
Yine yiyeceksin
yumurta, peynir, zeytin…
Defalarca.
Ama unutacaksın
anne elinin tadını.
Unutacaksın
o küçük adımlı akşamları,
elin artık sığmaz olacak
babanın avuçlarına.
Vazgeçeceksin o yokuş aşağı heyecandan,
kaldırdığında başını
gökte beliren adamdan.
Zaman geçer…
Adımların uzar,
mesafeler çoğalır.
Ve hece hece kazırsın beynine:
Kimseden korkmayacağım.
Sonra korkmazsın da.
Ama bir gün gelir —
yokuş aşağı bir anda,
örümcek gibi bir his iner.
Zehirlenirsin.
Her şey yeniden "baba" olur.
Ve yeniden korkmak istersin...
Mutluluk,
bazen anlamdan vazgeçmektir.
Sarı dememek sabahlara,
aşkı gecenin karanlığına yüklememek.
Merak, arzu, bilgi —
hepsi ağrılı bir hazdır;
muazzam bir diyettir yaşamak.
Ve yalnızca bir döngüdür bazen,
bir kütle gibi ağır
bir turdan ibaret...
Süslenmiş sevgiler,
kırmızıya gizlenmiş esaret.
Şişmiş zaaflar,
siyah bir utanç mülkiyeti.
Ve yılmış bir cesaret:
kötürüm,
suskun bir isyan.
Mutluluk,
bazen yaşamdan da vazgeçmektir.
Senin ipe çekmene gerek yok —
geçmiş zaten gömülmüş.
Bırak şimdiki yasını,
ayırt meraktan geleceği.
Bir gelin gibi salınsın güneş
yeni bir günün alnına.
Gecenin hazzı da geçer,
sabahın kanı da.
İnat etme,
anla artık:
zavallı bir yanılgıdır geçen günlerin sayısı.
İlk an, son an —
farkı da aynı,
toplamı da.
Ve gözlerinin açılmasını isteyen biri varsa
bu dünyada senden başka;
kalkacaksın,
her yeni güne.
İster düşsüz olsun gecesi
ister kırmızı —
ister kana dursun sabahı,
isterse de sarı.
Miri Arpacı
Kayıt Tarihi : 27.7.2010 00:03:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
NAZ:
TÜM YORUMLAR (1)