Hüzünler ekin tarlasında boy boy uzadığında,
Gönül feryat figânları kopardığında,
Gözün yollara dalıp, düşüncelerde kaybolduğunda,
Dilin hepten susup, lâl olduğunda,
İşte o zaman çık gel.
Akıl fikir, ziyana kaydığında
Ayağının altındaki son taş kaydığında,
Dudakların bükülüp, canın yandığında,
Bedenin ruhuna düşman olduğunda,
Dertler seni sarmaşık gibi sardığında,
İşte o zaman çık gel.
Kâğıdın, kalemin durup yazmadığında,
En sevdiğin türküler sözünü unuttuğunda,
Korkuların terk-i diyar edip, duvar gibi kaldığında,
Gecelerde yaralarına derman bulamadığında,
Ümitsizliklerin artık seni aştığında,
İşte o zaman çık gel.
Anıların kapından bir bir kaçmaya çalışınca,
Sevdadan umut kesip yaşlanınca,
Sen yalnız kalıp, tek başına dolaşınca,
Seni kimseler anlamayıp, ortada koyunca,
Dizinde dermanın, yüreğinde takadın kalmayınca,
Her sözün bir bir azaba uğrayınca,
İşte o zaman çık gel.
Sana kimse sahip çıkmayıp, itelenip kakılınca gel,
İşte o zaman gel, gel ki;
Sana sevdiğimi ispatlama fırsatı ver.
Ölümüne seviyorum demek dile kolay gelir.
Seni bitmişliğinle bir düşün; kim sevebilir?
Kör olsan; gözün olurum,
Sağır olsan; kulağın olurum,
Dilsiz olsan; dilin olurum,
Sen bensiz olursun ama;
Ben, sen yatalak bile olsan, sensiz olamam.
Hayattan vedaya hazorlandığında bile çıkıp gel.
Kayıt Tarihi : 14.8.2009 11:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!