Kararsızım, umarsızım…
Ama yine de kahrolmanın ötesinde, ağlak bakışlarımla bekler oldum.
O sessiz, zifiri karanlığın içinde bir ses bekledim.
Ve düşündüm:
Beklenen ses geldiğinde, aynı ben mi kalacaktım?
Olabilecek hayallerin peşinden sürüklenmek değildi istediğim.
O ses… ben mi olmalıydım?
Ben mi aydınlatmalıydım o karanlığı?
Ama korktum.
Karşılaşacağım şeylerden, bilmediklerimden, göğsümde yankılanan boşluktan…
Onca amaç arasında, aslında tek istediğim şey o sesti.
Ama o ses hiç gelmedi.
Yalnızca ara ara kendini hatırlatmak için beliren siluetler…
İşte bu değildi beklediğim.
Bu sessiz siluet kahrediyordu beni.
Düşündüm,
O sesin gelmesine bağladım kendimi.
Peki ya sonrası?
Geldiğinde ne olacaktı?
Zihnimin içindeki karmaşadan çıkamıyordum.
Ve sordum kendime:
Neden istiyorum hâlâ bu kadar?
Ben böyle biri değildim ki…
Neden bu kadar bağlandım?
Yarım kalan sevgi miydi?
Aşk mıydı?
Yoksa sadece onun varlığına alışmak mıydı beni bu hale getiren?
Düşündükçe her şey saçma gelmeye başladı.
Çünkü kafamda oluşturduğum bir karakterdi o.
Gerçekleri yansıtmayan, ama benim inandığım bir haliydi.
Ben aslında onu değil,
onun olabileceği kişiyi seviyordum.
Kahretsin…
Ben istemiyorum aslında.
Bunu diyen bir yanım da var.
Ama sürükleniyorum.
Soğudum, kahroldum, düşündüm...
Yine de hep kalbimi dinledim.
Yanlıştı belki.
Mantığımı yok sayamazdım.
Her ne kadar kötü anılar soğutsa da,
İyi olanları da yok sayamıyordum.
Beni bağlayan şey buydu işte:
Anılar.
Ama biliyordum…
Bir gün bitecekti.
Ve o boşluğu dolduran biri geldiğinde,
Her şey yer değişecekti.
Zaten hep böyle olmamış mıydı
Dilan ArslanKayıt Tarihi : 20.6.2025 01:50:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)