Benim gibi üşümüş, sarı yapraklar düşmüş,
Ellerim ceplerimde, bir parktayım bu akşam.
Yıllar gibi erimiş, üstü yer yer delinmiş,
Düğmeleri dökülmüş, bir ceket var üstümde.
Üstünde karlar kaplı, madeni siyah saplı,
İçinde çöpler saklı, bir bidon var ilerde.
Karnımda bir gurultu, içimde bir burultu,
Beynimde bir uğultu...yiyecek arıyorum.
Gözlerim kararıyor, yatacak yer arıyor,
Bekçiler bağırıyor, korkuyor kaçıyorum.
Aakşamdaki loşluktan, kafamdaki boşluktan,
İçimdeki açlıktan, nefret...edemiyorum.
Yürüyorum zorlukla, bu ıslak caddelerde,
İhtiyar bir dilenci, bana avuç açıyor.
Onun da benim gibi, dudakları kurumuş,
Kirli yağlı saçları... omuzuna dökülmüş.
Çaresizim yalnızım, kimsesizim dertliyim,
Sanki dünyada değil, bilinmez bir yerdeyim.
Usul usul çökmekte... belki erimekteyim,
Ama hala tertemiz...tertemiz bu yüreğim.
Gece...o simsiyah, bitmek bilmeyen gece,
Yağmur...gözlerimden akarcasına, sinsi sinsi.
Toprak... çimenle karışık, kirli bir çamur,
Rüzgar...fısıltılarla konuşan, yeni bir dost,
Ölüm... belki de bilinmeyen, hayatın başlangıcı.
Ve ben şimdi belki de, o anı yaşıyorum.
Gece...gece.... gece...
Kayıt Tarihi : 23.1.2006 22:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!