Bir çocuğu okşayıp, sevmek
Bir yaşlıya saygı göstermek
Eğilip, onların ellerini öpmek
İnsana mutluluk, huzur veriyor
Yaşadığın toplumdan, saygı görmek
Hey! Akdeniz’dekiler, Karadeniz’dekiler
Mendillerinizi sallayın, biz Marmara’dayız
Hey! Ege’dekiler, Bakın bize boğazdakiler
Kaldırın başınızı, işte biz Marmara’dayız
Su üzerinde, ahenkle yol alan, sandaldayız
Kaynayan kazanın altına ateş atmayı bırak
Sen kazanı kepçeyle karıştıran meluna bak
Kurtulmak için halkı aydınlatan bir ışık yak
Farkında değilsin sende kazandasın ahmak
İşte melunun kaynayan kazanı taştı taşacak
Beni tedirgin eden geceler
Akşamın ardından yine geliyor
İşkenceyle mil çekiyor sanki gözlerime
Simsiyah perdelerini gözlerime geriyor
Renklerin cümbüşünden eser yok
Doğayı yalnız siyaha boyuyor
Seher vakti köhne bedenim üşüyor
Gözlerimden hatıralar yere düşüyor
Yollara bakmaktan takatim bitiyor
Kara gözlüm nerdesin bekletme gel
Gelip geçti işte sayılı günler haftalar
Bir zaman gelecek, duyacaksın öldüğümü
Denize bakan ağacın, altına gömüldüğümü
Soruyordun’ ya hiç anlayamadığın derdimi
Mezarımın başında, çözeceksin kör düğümü
Yalnız bırakma, arifelerde, bayramlarda gel
Ak yüzler, kara yüzler
Aksilikler bir birini izler
Ak sayfa açarım, amma
Şu çirkinlikleri, ne gizler
Gelen yemiş, çalan yemiş
Hele bakın baykuşlar’ mı tünemiş
Yıkılıp viran olan hünkâr sarayına
Bahçesini, bağını sellermi götürmüş
Aaaah ağıt, figan düşmüş ocağına
Keyifle yaslardı arkasını ağrı dağına
Tüm güzellikleri örtmüş siyah gölgeler
Ormanın yeşiline bürünmüş türbeler
Kapının önünde ümitsiz bir derbeder
Gelmeyeceksen umut vermeseydin bari
Karlı dağlardan çöllere dökülen sular
Başında beyaz tiftikten börkü
Siyah uzun saçlı
Kara gür çatık kaşlı
Derinden bakan kara gözleri fincan, fincan
Burnu ince kambur, siyah burma bıyıklı
İnce dudaklı, avurtları çökük
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!