Savaşta geçti tüm yaşamım,
yağmurlu siperlerden gördüm a
doğuşunu güneşin.
Irmaklardan geçtim geceleri.
Bir elim, bir ayağım ve başım sarılı.
Bir elim, bir ayağım ve bağrım çamur.
Evine giderken, evinden çıkarken,
yürürken kentte ya da ıssız bir yerde,
küçücük de olsa, bir ışık bıraksın ister geride.
Bilir çünkü:
Boşa gitmez bir tek yağmur damlası bile.
Yere akan kanı da saklar toprak
Bir atı vardı. Savaşa gitti.
Geri geldi iki ay sonra,
bir ayağı kesikti.
Onu görünce kişnedi at.
Atı götürdüler çok geçmeden.
Dağ değil. Aydan gelen ışınlar değil.
Derinlerden bize doğru gelen -çok iyi bak ama!
Barıştır. Selam çakıyor dünyaya.
Benden armağan
elindeki mendil.
Elinde gül var, dediler, öldürdüler beni.
Gülümsüyorsun, dediler, öldürdüler beni.
Bir gün şafak sökerken bir güvercinin yürek acısı
evimin damına kondu, gördüler.
Asker dolu bir tren gider sınıra doğru,
makinalılar, marşlar, armalar, bayraklar.
Bir başka tren varır tam o sıra
suçsuz bir ırmağın iki tepeyi
ayırdığı noktaya.
Savaş gün ağarmadan başlayacak.
Elli yıl, yüz yıl sonra,
bağışlansa bana
bir pencereden başımı
uzatma ayrıcalığı,
sorsam korka korka:
Bu geçen sürede, sevgim
Yalnızlık diye bir şey olamaz
bir insanın toprağı kazdığı,
ıslık çaldığı,
ellerini yıkadığı yerde.
Yapraklarını hışırdattığı yerde bir ağacın,
çiçeğe konduğu yerde isimsiz bir böceğin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!