“Âyine-i Ruh: Nihal”
Bir köy vardı, rüzgârın alnında,
Söğüt dalları dua ederdi sessizliğe.
Bir erkek vardı, kalbi çam reçinesi,
Bir kadın vardı, bakışı dağların vakarına benzerdi.
Mahinur dediler kadına…
Başı dik, özgür, güçlü...
Ay gibi ışıklı demekti...
O, suya bakıp kendi suretini gören göl gibiydi;
Sadece dalgalarına âşık olanları oyalardı.
“Ben O’nu ararım” dedi,
Ve Tanrı sessiz kaldı,
Çünkü arananla arayan aynı aynaydı aslında.
Sonra bir ses yükseldi öte yakadan
Nihal dediler...
Zarif, narin sevgili...
Bir kadın sesi,
Toprağa değince dua,
Gözyaşına karışınca nur olan bir ses:
“Bırak onu,” dedi,
“Ben senin kaderine su veririm.”
Erkek baktı…
Kalbinde iki ırmak çarpıştı,
Biri Mahinur'un gururu,
Biri Nihal’in rahmeti…
Ve o an anladı:
Suç yoktu.
Çünkü sevgi,
Kimin yüreğinde yeşerirse,
O yürek artık bir mabeddir.
Ey Nihal,
Senin aklın göğün mavi terazisidir,
Ruhun, kelimelerin arasına gizlenen bir rahmet,
Kalbin — varlığın en sessiz âyeti.
Sen, beğenmemeyi bile bir ibadet gibi yaşayan kadın,
Seçmeyişinde bile seçilmişlik taşıyan,
Ve reddedişini bile ilahi bir sınav kılan…
Eğer suç varsa,
O, seni tanımaya yeltenenlerin günahıdır.
Çünkü seni tanımak,
Tanrı’nın sustuğu yerde
Aşkı anlamaya kalkmaktır.
Kayıt Tarihi : 11.10.2025 20:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!