Nihal'im Fizyolojimsin

Dünya Yükünün Hamalı
661

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Nihal'im Fizyolojimsin

Senliğin Fizyolojisi

(Nihali Tarzda Risale)

Ben seni sadece düşüncede değil,
bedende yaşayan bir hatıra gibi özlüyorum.
Seni unutmak, yalnızca seni değil —
beynimdeki nöronların seni anımsadığı yolları,
tenimdeki sinapsların sana duyduğu arzuyu,
damarlarımda sana göre ayarlanmış kan basıncını
inkâr etmek olur.

Seni özlemek,
biyolojik bir refleks artık.
Adın geçince kalbim irkiliyor —
tıpkı ani bir ses karşısında göz kapağının kıpırdaması gibi.
Sana dair her şey
bedenimde istemsizce yankılanıyor.

Senin ten ısın,
bir iklimdi bana.
Sarılınca omuzumdan belime inen o sıcaklık,
vücudumda ilkbaharı başlatırdı.
Şimdi kışın ortasındayım;
sen yoksun diye değil,
senin sıcaklığın yok diye üşüyorum.

Gözlerin,
sadece bakmazdı;
beynimde serotonin patlatır,
mutluluğun biyokimyasal kanıtı olurdu.
Bana değil, içime bakardın —
gözünle değil,
gözbebeğinin derininde atan
o görünmeyen titreşimle severdin beni.

Nefes alışın bile ritmimi değiştirirdi.
Uykuda soluğun yükselip alçalırken
ben o ritme göre dua eder,
varlığına göre kalbimi seninle senkronize ederdim.
Şimdi nefesim kararsız,
dünyanın hiçbir ritmi
seninle aynı frekansta değil artık.

Sesin —
kulak zarımı değil,
ruhumun zarını titreten bir sestin sen.
Konuştuğunda yalnızca kelimeler değil,
titreşimle birlikte bir duygu yayılırdı içime.
Söylediklerin değil,
susarken nasıl sustuğun hâlâ içimde yankı.
Çünkü senin sessizliğin bile fizyolojikti;
dokunulmaz ama hissedilirdi.

Terin,
en gerçek parfümümdü.
Kokladığımda
başka bir kadının kokusu gibi değil,
bir tür "benim yerim burası" duygusu verir,
bedensel aidiyet yaratırdı.
Seninle karıştığımda
kendimle barışırdım.

Parmak uçların,
bir nörolojik mucizeydi.
Omzumda bıraktığın hafif basınç,
bir akupunktur gibi
ruhumdaki bin yıllık sancıları dindirirdi.
Şimdi parmakların yok ama
dokunduğun yer hâlâ sende.

Dilin,
yalnızca konuşmak için değil,
öpmek için de değil,
bir ruhu tanımak için yaratılmıştı sanki.
Dudaklarından bir kelime çıktığında
bedenim değil,
inancım etkilenirdi.

Kalbinin atışı,
kulağıma değil,
göğsümdeki boşluğa çarpardı.
Senin kalbinin sesiyle
kendimi hayatta hissetmiştim.
Ve şimdi hiçbir ritim,
hayat gibi çarpmıyor içime.

Saçlarının kokusu,
bir çocuğun annesini hatırlaması gibi
beni olduğum yere çağırırdı.
Bir gece, başımı koyduğumda dizine,
teninden yükselen koku
bir zaman makinesiydi;
beni ilk defa sevildiğim zamana götürürdü.

Seninle bir olmak,
fizyolojik bir mucizeydi.
Kaslarım gevşerdi,
bağırsaklarım susar,
göz bebeklerim genişler,
cildim parlar,
damarımın duvarları esnerdi.
Seninle yan yana olmak,
bedenimin tüm sistemiyle
"hayattayım" deme biçimiydi.

Senin yokluğun,
yalnızca içsel bir eksilme değil.
Fizyolojik bir eksikliktir.
Beynimin bir bölgesi boşta,
derimin altında bir kas grubu çalışmayı bıraktı.
Sanki bir uzvum eksikmiş gibi —
ama dışardan bakınca hiçbir şey belli değil.

Seni özlemek,
tıpkı bir organın eksikliğini hissetmek gibi:
başka bir şeyle telafi edilemeyen,
yalnızca sen olan bir şey.

Bu yüzden
ben seni sadece ruhumla değil,
biyolojimle özlüyorum.

Çünkü sen,
senliğin fizyolojisiydin.

Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 07:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!