biraz dalgın ve eğik geldim ben buraya
dağlarına kar yağan şehir,
taşlarında şarap lekeleri..
aramak için değil,
bakmak için geldim buraya.
belki de
hafif esmelerin fırtınaya yaraşır,
gülüşlerin bahar,
gözyaşların sağanak taşır.
elin adamı ne anlar senden.
kalırsın yalnız başına
iyi bilirim yalnızlığı
ama öyle uzun uzun anlatamam
ne kadar çok susarsam
o kadar çok dinle beni,
o kadar çok anla.
ne kadar çok gülersem
Sensizlik rekoruma adım adım yaklaşıyorum. Garip... Bu tarafa yaklaşırken hayattan uzaklaşıyorum. Her gün değil arada bir yazacağım seni. Bekleyeceğim; gelmeni değil, unutmayı bekleyeceğim. Arada bir yazmamın sebebi de bu ya, her gün yazarsam her gün daha çok severim, her gün daha çok ararım seni. Hoş... Olay yazmamakta değil ki, düşünmemekte. Düşünmeden de edemiyorum işte.
Uyandığımda, kahvaltıda, yemek yerken hatta huzurluyken bile...
Sessizim bu sıralar, sanki hayattan soyutlanmışım.
Senden soyutlanınca oldu bu anladım.
Hayat basit bir şey değil! hayatım senmişsin çünkü.
Üç yüz altmış beş gün altı saat...
Gözlerin hiçbir şeyi görememesi nedir?
Ya da en azından ondan başka hiçbir şeyi.
Gözlerinin uzaklara dalması, daldıkça dolması
Gözün doldukça da bardağının dolması nedir?
Onsuzluğa atılan her bir adımda bacaklarım kopsun istiyorum,
Gittiği günün sabahı yağmurluydu hava.
Altında siyah pantolon, üstünde gri askılı ve hırkası; gözleri aynıydı şiirler okuyordu bana. Saçları onsuz geçecek gecelerin habercisiydi.
hapistim evime, mahalleme, şehrime
şimdi gerçekten hapis... olmaz be tanrım.
umutlarımı bekliyordum ben yeşillenecek diye.
şimdi sonbahar... olmaz be tanrım.
aradıklarım vardı, arayıp da bulamadıklarım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!