Nezaketten Irak Şiiri

Efe Numan Taştan
16

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Nezaketten Irak Şiiri


Her şey, herkes sussun istiyorum.
İstiyorum ki kurusun gözyaşları;
şu yüzyılların yalnız berduşlarının.
İki pınardan artık kan akmasın, yeter.

Gözlerindeki kanlar kurusun,
binyılların sessiz mefhumlarının.
Artık bir anlam bulsun çığlıkları,
bilinmeden uyumuşların...

İçimde hafifçe fırtınalarla yürüyorum,
belki de yine o temelsiz umutla.
Sizlere gülümsüyorum aptalca.
Belki de sizsinizdir aptal olanlar,
kaçırmakla şu incecik yaşamın
incecik renklerini... kim bilir?

Kara koridorları kuşatmışlar,
kaliteli orospu çocukları.
Hayat nedir bilmiyorlar,
onun bunun evlatları.
Ancak bir günü yaşıyorlar,
ancak bir dakikaya sığmış.
Öyle bir dakika ki bin kalbi kırıyorlar...
Yazık... Hem de ne yazık...

Odanızdan içeri giriyorum.
Gözdağları, bağırışlar, kifayetsiz tehditler...
Sanıyor musunuz korkuyorum?
Belki de o kadar kalındır ki kafanız,
siz bile duyamıyorsunuz neler dediğinizi.
Oysa ancak bir ağrı oluyorsunuz,
kulaklarım için, kim bilir?

Tir tir titriyor müsveddeleriniz,
belki de aynalaradır hiddetiniz,
kim bilir?
Şefkatle aranan gözleriniz...
Oysa öldürmeden ne kadar kanatır,
ancak bunu arıyorken sözleriniz.
Yazık... Hem de ne yazık...

Hiddetle gürlüyor boğazınızdaki fırtına.
Gözleriniz buz kesmiş, sanki bir tipi var.
Oysa sizde güzel bir tip ne arar?
Muşmula surat, hiddet sarhoşu atlar...

Hudutlarınızda duruyorum.
El pençeyim, lâkin başım dik.
Gözlerim yerdeler, fakat açıktır kulaklarım;
dinliyorum sizi, damarları kesik.

Oysa benden gelmiyor bu koku, biliyorum.
Ben toprak olmuşum; fakat siz,
yaşayan ölüler, kokuşmuş.
Tiksinti giyimli mahluklar,
ancak iğrentiyle tutuşmuş.

O kadar çirkindi ki gözleriniz...
Sanıyor musunuz ki soğuk alsalar, görmeyiz?
Öyle bir raddeye gelmiş ki endişeniz,
kendinizi duvar üstüne duvarla örtersiniz.
Belki de bir gün insan olmayı merak edersiniz.
Buyurunuz, açıktır kapım; lütfen geliniz...

Bazen sussun istiyorum herkes,
sadece sen konuş, sevgilim...
Bazen sen sus istiyorum,
onlar konuşup dursunlar çaresiz;
sen dinlen, sen gül sevgilim...

Bazen diyorum: “Örtse Tanrı üstümüze geceyi,
örtse çirkinliğini bu mahlukların...”
Bazen diyorum: “İsyan etse neşemiz,
kör karanlık geceye ince bir ışık olsan,
sen güzel sevgilim, ışık perim...”

Kahkaha atsak mesela, delip geçsek sessizliği;
güzele baksak, görmesek çirkini?
Oysa bakmayı bilene onlar da güzel değil mi?
İşte bu da senin marifetin, gözü kör,
gönlüyse keskin, güzel sevgilim...

Beni yanında cehennemde isteyen birinin
cenazesinde ağlarken çağrıyorsun ismimi.
“İğrenç bir insan oldun.” diyorsun;
ama artık canımı yakamıyorsun ki...

Biliyorum, beni öldürmeden ne kadar kanatırsın,
merak ediyorsun annecim, belki de istiyorsun.
Ama yalvarıyorum... Konuşmadan önce sen,

bir bak şu gözlerime; ruhsuz ve suçsuz.
Bir bak şu tenime, bembeyaz;
en karanlık kışlardan bile parlak.
Şeytanın ilahi başyapıtı, bir beyaz...

Kanatmıyor artık sözlerin,
kanım yok ki artık akacak.
Yıllardır dönüp de bakmadığın bu gözler
ölü ve donuk.

Bir bak şu tenime,
yıllardır elini uzak tuttuğun...
Hayır, artık kanamıyorum.
Kesik damarlarım kurumuşlar.
Görüyorsun...?

Nefes alan bir ölüyüm ben,
gözleri açık.
Yürüyen bir ölüyüm ben,
kalbi hâlâ kırık.

Efe Numan Taştan
Kayıt Tarihi : 24.10.2025 23:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Uyandım...Sarhoş gibiydim...Aklıma gelenleri yazdım...Kahkaha atıyordum...Bitirdiğimde tekrar okudum...Ağlıyordum...ama ne yalan söyleyeyim, Çok Mutluyum...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!