Nereden düştüm dünyaya
Elimden gelen sadece yalnızlık
Ölüme adım adım gidiyorken
Koşamamak acıtıyor canımı
Sesim kesiliyor
Susuyorum sevdama
Ellerim titriyor sensizken
Sıtma gibi bir sancı yüreğimde
Gidesim tuttu sevdiğim üzgünüm
Senin yamaçlarına gömüleceğim bugün
Rüzgarında savrulup
Konacağım saçlarına
Ölesim belki de tuttu bugün
Bilemedim yada sıram geldi
Uzaktayken sensiz
Kol geziyorken kötülük
İçimdeki sonsuzluk
Acıtıyor hırpalıyor yüreğimi
Nereden düştüm hayata
Yada içindeki girdaba
Yüzmeyi bilmez bu gönül
Kapılır gider dalgalara
Kara haber gelir dağlarımdan
Neler için gönderildik hayata
Düştük özümüze
Soluduğumuz hava
Solduracaktı bizi bir gün
İçimizi bulana kadar bölündük belki
Belki ıslandık
Birazda üşüdük
Her şeyi bizim sandık
Paylaşamadık
Gözlerimizde gördüklerimiz
Hiçbir zaman bizim olmadı
Bizim olan en büyük şey
Düşünebilmekti becerebildiğimiz kadar
Düşerken de kırıldık biraz
Yada kırdılar inadına
Nereden düştüm bu rüyaya
Hiç göremedim uzaklara çıkılan
Yekpare taşlı merdiveni
Canım acıdıkça
Avuttum kendimi
Bunlar düş diye
Kanadıkça içim renk veriyorum
Sandım hayata
Her kırmızıyı kendim sandım
Her kırmızıyı sen sandım
Her şeyde biraz ben
Her şeyde biraz sen vardın
Ben düştüm aslında
Bir gerçeğe inanıp
Hiç istemeden
Büyüdüm sadece….
Kayıt Tarihi : 24.4.2005 22:01:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!