Sabahın ilk güneşi
tıpkı bir simit gibi
ıslak kaldırımlara düşerken
bir adam
kendi gölgesini
tezgâha sermiş
satıyordu...
Gölge:
Tuzlu,
Susuz,
Üzerinde iki bıçak izi, Ve bir de "bu sabah çocuğumu okula gönderemedim" diye ıslanmış kenarı...
Simitler:
Üç tanesi eksik,
Biri yanık,
Biri küflenmeye yüz tutmuş, Ama en dipteki
Hâlâ sıcak,
Hâlâ yumuşak,
Tıpkı annenin "alsana evlâdım" diyen eli gibi...
Para üstü:
Bir avuç bozukluk,
İki tane "geçmiş olsun" lafı,
Bir de "yarın yine gel" vaadi ki zaten yırtık cebine sığmıyor...
Islaklık:
Ter,
Yağmur,
Belki biraz tükürük,
Belki biraz gözyaşı, Ama çoğu
Gece vakti tezgâhın altında içilen o tek rakının artığı...
Akşam olduğunda:
Simitçi
gölgesini topladı,
ıslaklığı
cebine koydu.
Ertesi gün
yine
aynı güneş
altında
sattı
kendi
karanlığını...
Kayıt Tarihi : 16.5.2025 15:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!