ne zaman bitecek bu acı
neden böyle olduk biz, veya
bize ne oldu? kahretsin!
kim verecek bu soruların cevabını
..
Sözler -ki dilin kemiği olmayışındandır başıboş gezintileri... Her parça yerine oturuyormuş gibi görünse de, dağınıklığın sonradan ayyuka çıktığı zamanlar diliminde… Yeni bir rotadır çizilmeye çalışılan, yüreğimizde onca kalabalık koşuşturmaca ve yitirmeden bilinmeyen oyunun ortalığa saçılmış toparlanmayan yanlarıyla…
Yalnızlığın çıkmazlarına saklı saatler kuşağına, bir parçadır şehrin kopardığı hayatımızdan… Yaşarız “bana ellerini ver” deyişinin sağır eden çığlıklarında, ölümün öncesine dayanan sancılı özlemlerimiz… Görünen yüzün, aslında görünmeyen aynalarına düşen siluetlerinde bir yaşam döngüsü…
Kendimizken var olduğumuz sürece, başka bedenlerin içinde gezintilerimiz ve yabancı bedenlerin içine özentiyle karışma arzularımız hep tetikler bizi. Sonrası bilinmez. Her şey yaşanıldığı ölçü kadardır.
“Senden nefret ediyorum. Evet, senden nefret ediyorum. Ama senden nefret ettiğim kadar, seni düşündüğüm geceleri de çok seviyorum. Senden nefret ederken bile seni sevebilmeyi öğrendim. Bedenimin kilidine anahtar vurduğundan beri, günışığına hasret yaşadım. Paslıydım. Kilitli bedenime soktuğun anahtarın pasları söküp attığını ve sonrası gelen günlerde tekrar paslanan yüreğimi düşündükçe; senden daha çok nefret ediyorum. Ve umarsızca sana olan bu nefretim büyüdükçe, aşkımda o denli büyüyor.”
..
Artık senden şehirlerce, o şehirler de yaşayan insanlar gibi milyarlarca, aramızdaki kilometrelerce nefret edebilirim. Nefret özgürdür. Kendini zorlayamazsın. Nefret edebilmek için kendine emir veremezsin. Zaten tüm isteğin, tüm çaban bunun içindi. Şimdi seni bambaşka bir hayat bekliyor. Ama en azından bir kaç saniye daha bana olan nefretini bir kenara bırakıp beni dinleyebilirdin. Biz bugün ayrılıyoruz. Nefret ederek, her şeyi içimde yarım bırakarak. Yolun açık olacak biliyorum, bahtında. Ve biliyorum ki ben yarım bırakılan ama yıllar sonra karşına çıkan ne bir mektup olacağım senin hayatında, ne de telefonunun bir köşesinde saklı kalmış bir mesaj. Ne yeni demlenen bir çayı yudumlayabileceğiz birlikte, ne de birlikte kurulan bir sofra. Sen bugün nerede nefes alacağını bilmediğim şehre gidiyorsun. Bavulunun hangi garaja ineceğini bilmediğim şehirde yaşamaya gidiyorsun. Başını yastığa hangi şehrin hangi binasında koyduğunu asla bilemeyeceğim o şehirde gecelerce uyumaya, günlerce uyanmaya gidiyorsun. Midene dikkat et, üzerini kalın giyin, daha az sinirlenmeye çalış, hayatta hep başarılı ol.
Senden nefret ediyorum.
İşte şimdi git bunun üzerine bir de bir başkasını sev, aşık ol.
..
Kemanın nağmeleri ağlar,
Duvarlar gözyaşını saklar..
Büyümüyor şimdi gönülde umutlar
Sessiz çığlıklar içinde ayrılır kalpler
Ve oyalı sandıktan çıkan
Birbirinden savruk hayatlar...
..
zayıflamış bağlarımız,
koptu kopacak gibi
ne sen eskisi gibisin,
ne de ben eskisi gibi...
birimizde vazgeçiş,
bir diğerimizde aşka geçiş
..
Nefret dolu bakışlar,
Yaşanmış çirkin ve güzel eski günler,
Artık yabancı olmuş bedenler,
Tarifsiz duyguların karmaşasında,
Olmayacak gelecekler,
Tatsız ve tuzsuz yemekler,
Karşılıksız sevdalar,
..
ben sigara içmem, hayatımda içmedim de,
'içer misin' desen o da olmaz kesinlikle,
bilirsin ondan nefret ederim hem de!
düşünüyorum da sigara sana çok mu benziyor ne? !
içen varırmış keyfine çekilen her nefeste
ve yine tiryakisi anlarmış verdiği zararı tamamiyle.
işte sen de öylesin sakın 'değilim' deme!
..
Mutsuz ol ama umutsuz olma
Güne gülümseyerek başla
Dertler kendiliğinden gelse de
sen gülüşünle damga var güne
zamana bırak sabret
ne dert kalır ne de hüzün
bir süre sonra
..
1.ci
Insanlarin icinde iki ac kurt yasar..
Biri sevgi digeri nefret.
Nefret kurtlari hep kiyilarindadir hayatin
Sevgi ise daha icte.
O kadar sinirdadir ki nefret
..
Sevgini ve Aşkını okadar bol israf etme,
Gün gelir “iflas” edersin.
Sana bir şey olmaz,
Belki sevenler kahrolur.
25/11/1971
Bir kız vardı evimizin karşısındaki konfeksiyoncu dükkanında 71 yılında. Rüyalarına bağlı kahinlik yeteneği görürdük onda. Çünkü sınavlara gideceğimiz günün gecesinde rüyasında sonucu görür ve gördüğü şekilde olurdu sonuç. Bu yalnızca biriydi. Bilmesi olanaksız olan özelimizi ilgilendiren olayları ertesi sabah bize anlatır ve şaşılacak şekilde doğru çıkardı.
..
Bugün inat edeceğim, ne kadar bilindik “ millet ne derse DESİN “ felsefesinin içine tükürerek. Kaçacağım en dibinizde ki sığıncaklarınıza (tdk kabul etmeyebilir) . Zulanıza koyduğunu menzilsiz, düşük kalitede ört bas ettiğiniz duygularınıza nefretimi sunacağım. Bade de olmayacak badem de … Çocuk telaşlarımı aldığınız günlere inat, bir çocuk büyüteceğim… Sırf size inat; ağzım koksun diye soğan yiyeceğim üstüne sarımsak. (nasıl saklasak) Soğansız yemek yerine sadece soğan isteyeceğim…Ve sizden nefret edeceğim, histeriye kapılmadan … an be an…
Ne kadar gizlediğiniz sır varsa. Yüzünüze vuracağım. Tekme tokat değil hece hece. Korkaklıklarınıza ait olmadığımı, örümcek ağlarının dansını; cinlerin konuşmasına benzeteceğinizi (ki çoğunuz adı batsın veya üç harfli dersiniz) ve aslında kendinizden kaçtığınızı anlatacağım. Sonra neye sığınacağınızı bilmediğinizi, bilemediğinizi … Ve bir daha aynaya bakacağım; sizden nefret edeceğim.
Nezaket icabı sorulan “NASILSIN? “ sorusuna nezaket icabı olsa da iyiyim demeyeceğim! “kötüyüm, beterim bugün “ şairin dediği gibi. Sonra başlayacağım… Naziklik yapmayın, içten olun diye! Duyacak mısın iç duvarlarıma attığım çığlıklarımı? Hal hatır sormayı bırakıp, varsa bir merheminiz onarılmaz yaralarıma sürecek misiniz! Git kendini kandırma bir merhabayla başlamıyor hiçbir şey … ve bir nasılsınla düzelmiyor acıların toz pembesi … Sonra dönüp sana; bak ağzımdan alacağın birkaç lütuf var diyeceğim. İster duymak iste ister isteme… Ben söyleyeceğim: zehirliyim bugün ve bildiğim tüm manalar ağlıyor… Ve bildiğim tüm oyunlardan, nezaket icaplarından nefret ediyorum …
Şair telaşıyla yazılan, birkaç büyülü sözün yan yana gelmesiyle acıların tarif edilmeye çalışıldığı, iki de afili sözün nüktelendiği, sonra da alkışlanan olmaktan sıkılanlar kervanına dahil olmaktan bile huzursuz oluyorum. Acılarımı nasıl alkışlarsınız kızıyorum. Hiç olmadığı anda bey olmaktan. Derebeylik rejimini anımsatan düzmecelerden bunalıyorum. Nasrettin hoca “ye kürküm ye “ demişse boşa dememiş. Kürküme bakanın, hatta kendini bilmeyen Bakanın en ufak bir kımıldayışı, merdivenden hızlı inişi, komşuyu taciz edişi bile beni rahatsız ediyor. Hepsinin yüzüne yüzüne söylüyorum. Sıkıldım sizden, sizden nefret etmekten. Beni bu kısır döngüye yiten nedenlerden nefret ediyorum…
..
Eeey,
Milyon kilometre toprakları,
Elinden alınmış,
İliklerine kadar sömürülmüş,
Milyonları yoksul olan,
Bu toplumun aç çocukları!
İyi koruyun, birbiriniz için,
..
kaç kez bozdum tövbelerimi
o günah denen eylemden
odamda nehir yatağında
kandım kör şeytanın çağrılarına
nefret ediyorum insanoğlunun hayata yönvermesinden
ne kavuşuyorum sevgiliye, ne nesiller boyu gelenege
bir yuva bile kuramıyorum
..
Zulmü alkışlayanların imanı kâmil değildir
Saltanatı aşka tercih edenlerden ne beklenir
Asırlar geçse de üstünden zulüm acılarının
Yüreklerde Kerbela sızısı hiç dinmeyecektir.
Kalplerde paslanınca iman katmanları
Gönüllerde yeşermeye başlar nefret tohumları
..
Aşk...
Gülün çiçeğine...
Nefret...
Dikenine benzer...
Aşk...
Coçtukça allara...
..
Manzara içinde kaybolmuş
Düşüncelerin peşine düşmüş
Zamanımı hunharca eritiyorum
Uzaklardan gelen coşkulu sesler
Havadaki musikişinas hafif esintiler
Birbiriyle sohbete dalmış kuşlar
Yerdeki sürünen uçuşan böcekler
..
Hisler ölü sormayınız hangisi
Öldürdünüz Allah sizi kahretsin!
Şu ağlayan anaların yangısı
Çıldırdınız Allah sizi kahretsin!
Maşası hem, itisiniz ellerin
Sonu gelsin nefret esen yellerin
..
Seni düşünüyorum
Bedenim güneşle savaşan buz gibi
Eriyordu dışarıda
Teyp aşk şarkısı çalıyordu
Kalemim ödevimi yazıyordu
-ama kalemim yazıyordu-
Ben seni düşlüyordum
..
Her gün akşama kadar seni özlüyorum,
Her gece senden bıkıyorum.
Her gün akşama kadar seni çok seviyorum,
Her gece senden nefret ediyorum.
Hiç bir erkek ku kadar sevilemez,
Aşkından ölüyorum.
..
Bir sözüm var dinle hele
Akıl sırra uymaz oğul...
Nasihati verme yele
Şirret şerden doymaz oğul...
Zaman kötü, zamane hiç
İyi kötü seçmesi güç
..