Uyuştu baştanbaşa dokunduğun eşyalar
Kalbimi gözlerinde cehenneme uzattım
Yerlerini şaşırdı gökyüzünde bulutlar
Ve bir tufan içinde son uykuya uyandım
Bahçem tarumar oldu ıslandı zambaklarım
insanlar zamanı boğuyorlar
kelimeler tükendiğinde
şehirleri rehin alıyor gökler
gözlerim öksüzleşiyor anne
sahipsizliği dolanıyor dilime
Melankolik bir kıyımda
mil çektiler kalbime
aşkım
senin gölgende
hain
tefeci diye
Çekilmez adamdı Nazir. Zehirli bir dille konuşurdu insanla ve eşyayla. Beni, ısrarla kendisinden soğutmaya, uzaklaştırmaya çalıştı, kendi yalnızlığına daha erken gömülmek için belki de.
Ben de uzaklaştırdım mı kendimden diye kuşkulandım şimdi. 2002'ydi galiba, bir anda doğal halimle, "Hiçbir dizen çarpmadı beni, beni titretecek bir şiirin olmadı gitti," dedim. Yürüyordu, durdu. Bir acı dalgası geçti yüzünden. "Doğru olamazsın," dedi. "Ben, hayatımı koydum şiirime." Yorum yapmadım. Keşke şimdiki gözle okusaydım şiirlerini. Fark etmiştim fark etmesine de elbette bu kadar sahici değil.
*
(Hüseyin Alacatlı'nın ölümü üzerine) Nazir'de bir yazı yazdı. Yazdığı yazıyı okuttu bana. Yazıdaki şu paragrafı çıkarmasını istedim: “Batılılar ‘ferd’in tek başına ‘insan ırkı’nı temsil ettiğine inanırlar. Ben de varlığımı idrak ettiğimden beri Hüseyin’in akıbetine mütemayil bir insan olarak inanmaya başladım ki, Hüseyin benim hayatıma ve sonuma da ‘ayna’ tutmuştur. Evet, hem ‘kendi’si hem de aynı anda ‘herkes’ olan Hüseyin’in açtığı kapıdan bir gün ben de gireceğim. Çünkü bu olayla bir basamak daha çıktığımı hissettim elinden tutmak için çaresizliğimin. Şimdi kendimi daha korkusuz, daha cesur hissediyorum.”
Hüzün içinde yürüyen dört insan omzunun
Anlamaz birçokları sonsuz güzelliğinden
Sözcükler çıkagelir umulmadık bir vecdle
Dönülmez serüvenlerin gülünden dikeninden
Yüzü kanlı kız çocuklarının göz uçlarından
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!