Bir atın kanadıydı sevgi,bir martının rüzgarda dalgalanan yelesi..
Ve bir kedinin yüzgeçleriydi aşk denilen,bir balığın yaralayan pençeleri.
Henüz tamamlanmış bir resmin en silik objesiydi sen dediğim.
Yok yüzünden daha güzeli,gözünden..
Zencefil ellerinden serti yok,zencefil ellerinden unufagı...
Yarası yüzünün soğukta acır.
Yarası yüzünün...Yarısı hüzünün..
Karşılığı yok hissimin,olsa yazacağım.
Kadın hiç arpa görmemişti belki ama emindi bir arpa boyu bile yol alamadığından.
Serüven filan dediler hayat için ona.
Ve içinde zıt ikilemeler* olan hikayeler anlattılar zıt ikilemelerdeki*(2) yaşta insanlar.
Dedi ki kadın 'Herkesin bir hikayesi var,dinle ders al öğren'.
Dinledi...
Bir yada iki öncekinden aldığı derslerle bir yada iki sonrakine öğütler verdi.
Geri çekim bir filmden aklımda iki sahne kalır.
Biri; ayna karşısında gülüşüne gelen gölgeyle oturmakta olan kadının saten elbisesinin kucağından,yerden,bazıları hala düşmediği için havadan,ipliğe tekrar dizilen inci tanelerinden oluşan gerdanlığı.
Diğeri; dudağının kenarından yanagını yalayıp gözüne tekrar giren gözyaşı.
Kendime 'Git' demediğimde,kalsaydım...
Söyleyeceklerim avuçlarımdan akarken,yasladıgım cam başımı,kırılmasaydı.
Sır...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!