şimdi senin tepelerinden ayrıldık.
geçtik iri, geniş kayalardan, dik yamaçlardan,
bıraktık iki büklüm arkada saman sarılarını,
kara çalındı iki yüzlülerimize, bağzılarımıza...
bazılarımıza değil, bağzılarımıza.
yumuşaktık çünkü kırılasıya.
şimdi bu özlem kırımızılarında anlıyoruz ayrılıkları.
ben değil,
biz anlıyoruz.
biz yalana değil, talana değil, dolana değil, kine değil,
kana değil, dövüşe değil, savaşa değil,
ele değil, güne değil, düne değil, bugüne değil,
yaza değil, kışa değil, bahara değil, güze değil,
soyguncuya değil, soymayıcıya değil,
allah'a değil, tanrı'ya değil, peygambere değil, kitaba değil,
mezhebe değil, devlete değil, millete değil,
kurtarıcıya değil, kurtarmayıcıya değil,
şiire değil, tiyatroya değil, sanata değil
sana bulanıyoruz
ama emin ol hiçbir şeye benzemez
seni kuşanmış, sana bulanmış insanın umudu.
tüm bu olup bitenler sanma tek bir vatanda,
tek bir memlekette...
tüm narenciye tepesi inliyor.
narenciye tepesi'nde
bu şakacı sarı papatyaları,
bu kırmızı gülleri, mor menevşeleri,
bu bahar tazeliğini, şakayıkları, seni
söylesene nasıl unuturum?
söyleme yahut.
bir güz esintisi düşesleri
misafir eder, sevişekor, uyuturum.
düşes şiirlerimi narenciye tepesi'ne çıkarır
süsleyip, püsleyip kente yağmurlarım.
yağmurlarımı sana yağdırırım.
ve'nin hükmü
ve narenciye tepesi
ve şiirdir solgun yüzümün aksi
ve içimin aydınlatması...
solgundur yüzüm, yamandır hâli.
hâli yamandır şiirin, şiirimin.
bu şiir
ben dile getirmeden kimsenin okumayacağı,
tenezzül etmeyeceği kimsenin yaşamıya...
-yaşamaya- demeye tenezzül etmediğim türden bir yaşam
ve tenezzül kelimesi...
hiçbir zaman bu kadar oturtmamıştım
ulu orta ölüverme fikrini.
Sadıkcan Kılıç
Kayıt Tarihi : 25.4.2025 01:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)