Bölüm 1 – Sipsiyle Gelen İlk Kıvım
Her çocuk ağlayarak doğar. Ama Hayrettin ilk nefesiyle rüzgârı dinledi. Köyün alt yamacında, dut ağaçlarının gölgesinde açtı gözlerini. Toprakta çıplak ayakla yürümeyi, bulutlara bakarken yönünü bulmayı öğrendi. Ama onu farklı kılan şey, bir yaz günü söğüt ağacından kendi kopardığı bir kabuktu.
O kabuk, onun ilk “sipsi”si oldu. Öğretilmemiş, tanımlanmamış, notası yazılmamış ama doğrudan göğsünden gelen sesi taşıyan ilkel müzik nefesi. Henüz harfleri tanımadan, sesleri üflemeye başlamıştı. Rüzgârla akraba, yıldızla sırdaş bir çocuktu o.
Hayrettin için doğada ses, sadece duymak değildi — duyguyu dışa üflemekti. Kuzu meleyince mızrap sesi duyar, Dere çağlayınca beste hayali kurar, Yağmur damlayınca içindeki ritme eşlik ederdi.
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim..
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta