Sessizliğin ortasında, Kalahari çölünün kumlarından, San kabilesinin kayalarından, beyaz aslanların yelesinden, sözün, sazın, şiirin, şarkının olmadığı bir zamandan dizlerimin üstüne doğrularak kalkıyorum, yalnızlığın saltanatından, Süleyman’ın içten içe kıskandığı, Belkıs’ın imanıyla inşa ettiği tahtından..
Geçiyor zaman yasımı tutmaya fırsat vermeden, hayata renk veren kutsal nehirler arayışın acısına kapılıp tel tel dökülüyorlar sahipsiz bir aşkın gözeneklerine..
Oradasın, eski tarihlerden kalan bir elvedanın hüznünde yolduğun saçından beş tel düşüyor kurumakta olan nehirlerin gözbebeklerine..
Gergin, kırgın, kızgın, kızıl tellere dönüşüyor saçların; telaşlı, heyecanlı, üzgün, bir o kadar coşkulu uzanıyorlar kayıp bir lirin ahşap gövdesine..
söhbet baharından söz baharından
deyirem vetenin birce qış günü
yaxşıdır qürbetin yüz baharından.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta