Müzeyyen Şahin Şiirleri - Şair Müzeyyen ...

0

TAKİPÇİ

Müzeyyen Şahin

Bir belkinin kıyısında dinlenir insan Bir belki onu senelerce ileriye götürüp yorgun düşürür Bir belki binlerce kapıyı açar insana Binlercesini de kapatır. Bir belkinin toprağında deve dikeni Bayram otuda yetişebilir Bir belkinin içerisinde bildiğimizi sandığımız nice yanılgılar vardır Dinlediğimiz gereksiz lakırdılar Bize umut diye satılan yalan dolanlar And içtiğimiz yeminler... Evimize belkiyle başlayan nice konuk gelir Belkilerle devam eden ikramlarda bulunup Belkilerle uğurlanır Onlarca belkili resimler asılır duvarlara Belki çivileriyle belki renkli oda içlerine Bir belki matematikçiyi çıldırtabilir Gün boyu hesap karmaşasında Aynı belki edebiyatçıyı zevkten kudurturken Ve o belki boğazımızdaki zehir zıkkım tattır İsimlendiremediğimiz bir sürgündür Belkilerle infaz kararı veriri savcılar Simit ve ayran kokulu bekleme salonlarında Ve tenimize işleyen bir kokudur Hiçbir temizlik malzemesinin geçiremediği İnsanlığımıza sinen ağır bir kokudur Belki çıkar deyip beklediğimiz 02.08.2002

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Anne ile bebek arasında kanlı bir hortumdur yaşam
Kime yakın kesilirse onu öldürecek yaşam denilen ağu
Ben en çok göbeğimden yakalandım
Anne sevgisi denen balçıkla bulandım; hayat suyu ile donandım
Avucuna doğar ılık anlamsız bir beden
Bebek bebek kokar göğsüne

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

El salla geçtiğin yollara
ne bir hatır kazanma,ne bir gönül kırma
Herhangi birisin oralarda
Her durakta bir demli çay
Biraz gevrek simitlerden kuşların payını bırakmayı unutma
Ve dumanını yavaş bırak

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Bir yusufçuk havalanmakta çalılıklardan Gayri aramakta sevdiğini yeri göğü inleterek Rahat yüzü görmeden; bir nefes soluklanmadan Bir kırlanıç gibi göç etmekte durmadan Kanadındaki özgürlük şarkısını ritmederek Seneye kışa yetişmeyeceğini bilerek... Türküler söyler aramayı sürdürerek Hep alay konusudur yusufçuğun olmayanı arayışı Ağaçlarda güz telaşı erken döküm mevsimi Küçüçük bir papatya direnir yaşamaya İki kayanın kucağında çorak toprak anasında Yusufçuk bulamaz mı sevdiğini Siz söyleyin; çalışkan karıncalar İşçi doğmuştur anasından; Ama hiçbir grevde adı yoktur onların Sırtlarındaki yükü taşır dururlar; alnındaki yazıyı yani Ve çoktan çözmüşlerdir bataklık sandıkları ayak izlerini Hepsi birbiriyle işbirliğindedir toprağın yüreğinde Bakarken görmediklerimiz anlamsızlaşır Yusufçuk sevdiğini bulamaz ağlaşır İçimizse sadece karınca ısırığı kadar acır...

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Kar yağdı gecenin saçlarına Gündüz ağardı Uyandı yeni yetme fırıncılar Karmakta bir hamur tahtasında kahvaltılık sıcak ekmekleri Gündüz ağardı Kaçışıverdi gece yorganı altından böcek sürüsü Tinerci çocuk yalanlar Bir köylü tarlasını sulamaya gitti el feneriyle Ayçiçekleri sabahın güne bakanı olmaya karar verdiler Ve gün öylesine erken ağardı ki Çiçekler uyanamadı daha Bu erken vakitte kokusuz kaldı sokaklar Neyse ki uzun sürmedi kokusuzluk Tütün kolanyası kokan bir emekli balığa çıktı,limana Bir kedi kasaptan kaptğı ciğeri afiyetli yedi Bir ayyaş çişiyle çiçek çizdi çöplerin kıyısına Yarı çıplak yürüdü genç kız Karşıdan bir simit aldı Susamlarla kapattı dişlerinin çarpıklığını Gündüzü örttü olgunlaşmaış omuzlarına Yürüdü kız gündüze doğru Büyüyerek yürüdü... 25/10/2003 Bursa

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Ve karakış gelir avlu içlerine
Davetsiz bir misafir gibi oturur
Ne elma ne armut; Kurur kaysı ağacı da
Bir dal direnir soğuğa
Ucunda cılız yaprak direnir umuda
İğne yapraklılar adını alsa da kimseyi iğnelemden yaşama derdinde

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Giderek yaşlanıyor yobazlaiıyorum,yanlızlaşıyorum
Yanlızlık hiç de şiirsel değil
İnsanın dünyadaki ilk ölümü
Sevdanın ilk yenilgisi duygulara
Hani gün boyunca sokaklarda dolaşıp!
Elleri boş dönmek akşama

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Babam ölüyordu bir pazar akşamıydı
Ağustosun en sıcak zamanı
Bedeni soğuk kılimaları bile hissetmiyordu
Güneşin gözündeki başı alev alev babam; sessizce ölüyordu
En korunaklı sanıp yanıldığımız o yerlerde
Beton yığını soytarı şapkalı hastahanelerde

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Erik ağacında elmayım
Bir meyveyim işte türlü türlü fayda sunan
Topraktaki suyum; bir daldan birine konan
Ama en çok sevgiyim.....
Sevdikçe çiçekler açarım doğamda
Kelebeklerde en çok benim çiçeklerime konar

Devamını Oku
Müzeyyen Şahin

Şimdi uzak kentlerin sönük ışıkları gibi gözlerin Parlak yıldızları kıskandırırdı Bu kentin ışıklarını, Ortalığı kasıp kavuran güneşi de Papatyaları solduran; laleleri ürküten gözlerin Gayri açmayacak ortancalar Ne kadar yazsam ne kadar konuşsam az Büyüsü bozuldu düzenin; gözlerin boş bakar şimdi Kapı artlarında binlerce insan kendini beklemeye başladı. Hem de koynunda yatan kendi kendine sıkıca sarılarak Çocuk bekçiye selam verdi; Bekçi sadece amirlerine Öğtmen öğrenciyi tembeller sırasına oturttu. Konuk ev sahibesini azarladı hanım uşağı,uşak kedisini dövdü Kediye uçsuz bucaksız sokak bahşettiler böylece İşçiye bir define çalış kaz,kazan diye Kapılar hep kapalı koridorlar boş kaldı Gözlerin böyle manaszken Kaç kere yıldızları saydım da çillenmedi ellerim. Gözlerin boş bakar; nerede hüzünler mutluluklar Sevincini gölgelemiş karanlıklar Doğayla baş başa vermiş binlerce insan, hayvan,çiçek,böcek Aynı ağıdın nakaratında hapis Gözlerin boş bakar Ölüm bir kara leke gibi bağrına düştü gözlerinin Hey hayat nerde o eski anlamlar...

Devamını Oku